Yazar metnini açarken, bilim ilerledikçe, bilgi seviyesi
arttıkça “olanaksızın” terim olarak doğasının sorgulanması gerektiğini belirtip
kitabını üzerine kurduğu Olanaksızları 3’e ayırmış: 1. Sınıf olanaksızlıklar,
günümüzde mevcut olmayan ve fizik yasalarına
aykırı olmaya teknolojiler ( ışınlanma, antimadde motorları, psikokinezi,
görünmezlik, telepati ), 2. Sınıf olanaksızlıklar geçekleşmeleri için binlerce
veya milyonlarca yıla ihtiyaç duyan teknolojiler (hiper uzayda yolculuk, zaman
makineleri ), 3. Sınıf olanaksızlıklar ise fizik yasalarına net olarak aykırı
olan teknolojiler...
İlginç ve akıcı bir önsöz ile metnine başlayan yazar, “Uzay
Yolu” alıntısı ve atfı yaptıktan sonra, Kuvvet alanı teriminin Michael Fraday’ın
çalışmalarından ortaya çıktığını, Faraday’ın alan kurmanın dilinin çağdaş
fiziğin tamamını oluşturduğu belirtmiş. Evrene hükmeden 4 ana kuvveti kısaca
açıkladıktan ( kütleçekimi, elektromagnetizma, zayıf ve güçlü nükleer kuvvetler
) sonra gazların yüksek sıcaklıklara kadar ısıtılıp faz değiştirerek oluşan
plazmanın manyetik alanlar aracılığıyla şekillendirilebileceğini, mekik
pistlerini dış uzayın vakumundan ayırmak için “plazma penceresi” nin yapılmasının mümkün olduğunu
ancak bilim kurguda sıkça geçen kuvvet alanları için birden fazla teknolojinin
katman halinde kullanılması gerektiğini ifade etmiş. Manyetik ladırmanın
bugünün teknolojisiyle mümkün olmadığını belirten yazar, “Geleceğe Dönüş” (
kendisi de hardcore fanıdır ayrıca ) atfı yapmış. Mark Twain, Wells, Tolkien
atıflarında bulunana yazar, Maxwell’in ışığın gizemini çözdüğünü belirtmiş.
Flash Gordon, Platon atıfları yapan yazar, görünmezlik için üç boyutta ışığı
bükebilecek, pek çok frekansı büken metamalzemeler yaratılması gerekeceğini
vurgulamış. Moore yasasına atıfta bulunan yazar, nanoteknoloji konusunda
anahtar konulardan birinin bu konuda milyonlarca yıl önce uzmanlaşmış olan
doğanın taklit edilmesi gerektiğini belirtmiş. Hologramların doğasını açıklayan
yazar, Feynmann atfında bulunup, Wells’in “Görünmez Adam” ındaki gibi diğer
boyutlar vasıtasıyla görünmezliğin şu anki teknolojimizin çok ötesinde
olduğunun altını çizmiş.
“Işın Tabancaları” nın bilimkurgu edebiyatına Wells’in “
Dünyalar Savaşı” romanıyla girdiğini söyleyen yazar, bir zamanlar lazer
ışınlarında olduğu gibi eşevreli odaklanmış ve tekdüze ışın demetlerinin
yaratmanın imkansız olduğuna inanıldığını ancak kuantum devrimi ile bu durumun
dğiştiğini vurgulamış. Planck, Einstein, Bohr, Heisenberg, Schrödinger ve
Newton atfı yapan yazar, sade ve etkili örneklemelerle açıklama yapmış.
Taşınabilir bir enerji ünitesi ve kararlı bir lazer malzemesi yaratmada
karşılaşılan sorunlar yüzünde günümüz teknolojisi “ışın tabancaları”nı yaratmaya
uygun değildir. Henüz.. Ancak “Plazma Üfleci” adı verilen teknikle “ışın
kılıçları yapılabileceğini de eklemiş yazar. Oppenheimer ve Teller atfı yapan
yazar, ölmekte olan bir yıldızın hayal edilebilecek an güçlü ışın tabancasına
dönüştürülebileceğini belirtmiş. “Işınlama” nın bilimkurgu edebiyatında ilk kez
1877 yılında ortaya çıktığını belirten yazar, Sir Arthur Conan Doyle atfında
bulunmuş. Birini ışınlamak için, canlı bir vücuttaki tüm atomların yerinin
kesin olarak bilinmesi gerektiğini belirten yazar bunun “Heisenberg’in
Belirsizlik İlkesini” ihlal edeceği yönündeki ilk itirazlara karşın, kuantum
kuramı ile mümkün olduğunu belirtmiş. Kuantum kuramı olmaksızın atom ve
moleküllerimizin anında dağılacağını söyleyen yazar, sinemanın ışınlanmayı 1958
yapımı “Fly” ( sinek ) ile keşfettiğini ama popülerliğini Uzay Yoluna borçlu
olduğunu vurgulamış. Douglas Adams atfı yapan yazar, “kuantum dolanıklığını” ve
“EPR Deneyini” açıklamış. “Bose-Einstein yoğuşuğu” yöntemi atomların
dolanıklaştırılmasının gerekmediği için büyük umut vaad ettiğini söyleyen yazar,
ilkesel olarak bakıldığında ışınlamanın önünde engel olmadığını ancak yüzyıllar
sonra gerçekleştirilebileceğini belirtmiş.
A.E. Vogt ve Asimov atfı yapan yazar, 130 yıllık dönem
boyunca parapsikolojik olaylara dair yapılan araştırmaların sonuç vermediğini
belirtmiş. İlk insan makine arayüzünü anlatan ve Donoghue atfı yapan yazar,
bilgisayarı kişinin zihniyle kontrol etme sorununun artık olanaksız olmaktan
çıktığını vurgulamış. Da Vinci, Capek, Turing, Clarke atfı yapan, yazar,
bilimkurguda geçen robotları üretmenin zorluklarını açıklamış. Biyoloji ve
fiziğin zor yoldan deneme ve yanılma yöntemiyle dünya ile etkileşerek öğrennildiğini
ancak robotların bu deneyimi yaşamadığını belirten Kaku, makinelerin bilinç
sahibi olup olamayacağı konusunda görüş birliği olmadığını, hatta “bilinç”
konusunda dahi henüz görüş birliği olmadığını söylemiş. Bu yüzyılın sonuna
doğru gerçekleşmesini uygun görmüş. Antonio Damasio, Dostoyevski atfı yapıp bir
bilgisayarın 4 yaşındaki bir çocuk düzeyinde aklıselim sahibi olması için
milyonlarca satırlık kod gerekeceğini de vurgulamış.
Orson Welles atfı yapan yazar, Kardashev ölçeğini açıklamış.
Uzaylıların biyolojik gereksinimlerine dair spekülasyon yapan Kaku, Drake
denklemine göre galaksimizde 100 ila 100000 gezegende zeki yaşam bulunduğunu
belirtmiş. Pencereleri ve iniş takımları görülen çok bilinen bir Ufo fotoğrafına
atıfta bulunan yazar, aslında bu uçan dairenin üzerinde değişiklik yapılmış
bir “piliç besleme makinesi” olduğunu okuruyla paylaşmış.Evrenin bir ucundan
diğerine araçlar gönderebilen bir uygarlığın kesinlikle Von Neumann robotları
kullanacağını ve nanoteknolojide gelişmiş olacağını ifade eden yazar, Yıldız
gemileri yapmak için (filmlerde romanlarda anlatıldığı gibi ), iyon,plazma
motorları, güneş yelkenleri, Ramjet füzyon motoru, nükleer elektrik roketi,
nükleer darbeli roketler gibi teknolojileri araştıran ve okuruyla paylaşan yazar, Heinlein ve Clarke atfı yapıp “Uzay asansörü” nden bahsediyor.
Kriyojeni nin gelişmesi için onlarca yıla ihtiyacı olduğunu aktaran yazar,
Sakharov ve Dirac atfı yapıyor ve geleceğe doğru zaman yolculuğunun mümkün
olduğunu deneysel olarak da kanıtlandığını belirtiyor. Zaman yolculuğunu için
TOE’nin ( herşeyin teorisi ) nin anlaşılması gerektiğini belirten yazar,
membran kuramını irdeleyip antimaddenin Feynmann’ın açıklamasına göre zamanda
geriye sıradan madde olduğunu söylüyor. Geçmişin olanaksızlıklarını büyük bir
çoğunluğunun bugünün gerçekliği içinde olduğunu örneklerle vurgulayan yazar,
evrenin sonuna dair kuramları tartışıp T.S. Elliot’u alıntılıyor. Sicim
kuramına getirilen eleştirileri inceleyen yazar en ciddi eleştirinin sınanamaz
olması olduğunu belirtiyor. Kardashev ölçeğinde 4. Veya 5. Seviye bir
uygarlığın yavru evrenler ( evet evren ) yaratabileceğini de anlatan yazar
soruyor: “ ya böyle bir uygarlığın yarattığı bir evrensek?” Büyük patlama öncesi araştırmalarına ve
kütleçekim dalgası araştırmaların değinen Kaku umutlu ve açıkgörüşlü bir
şekilde metnini kapatırken yeni bir fiziğin ve evren görüşünün başında
olduğumuzun da altını çiziyor. 28 sayfa boyunca kaynakça ve ileri okuma veren yazar, detaycı ve akıcı metnini doyurucu bir biçimde kapatırken çoğu popüler
bilim yazarının düştüğü kibirliliğe kapılmadığı için ayrıca takdiri hak ediyor.