Ütopya yunanca kökenli bir kelimedir.2 anlam taşır:Olmayan
ülke veya mükemmel ülke.Bunun karşıtı ise distopyalardır yada kara ütopya da
denilebilir.Ben ütopyanın fantezi veya bilimkurgu ekolüne dahil olması
gerektiğini düşünüyorum(nedenlerini açıklayacağım).Öncelikle ütopyalar mekan
veya zamanla ayrık olan bölgelerdir.Ya gelecekte geçerler veya insanın ulaşması
mümkün olmayan zorlu ortam koşullarıyla içinde bulunulan statükodan
ayrılmışlardır.Teknik ayrıntılar ve bilimsel gelişmelerin daha güzel toplumlar
yaratmak için kullanıldığı kurgular ütopya,bu toplumları baskılamak için
kullanıldıkları ise distopyalardır.
Herkesin sahip olduğu bu bilgileri geçersek,Platon’un
Devlet’i bile ütopya ekolüne sokulabilir bence;varolmayan ve mükemmel bir
toplumdan bahsettiği için.”Ütopyalar imkansızdır,ama yazılabilir.” demiştir
büyük usta Ursula K. Le Guin.Bence burada kastettiği “İmkansız olması hayal
edilemeyeceği anlamı gelmez.”di.Eksiklikler bizi hayal kurmaya iter diye
düşünüyorum.Nasıl olabilir? Ne kadar olabilir? Gibi düşünceler.
Sanırsam yeterince iyi açıklayamadım.Şöyle
anlatayım…Tamamlanmış olan şeyler benim hayal gücümü pek fazla tetiklemiyor.Bir
harabeyi ele alalım:Yıkık,terkedilmiş bir bina…Ne zaman yıkıldı?Ne zaman
terkedildi?İçinde kaç kişi yaşadı?Kaç aile?Mutlu muydular?Bu yapı,bu yuva
onlara ne ifade etti?Şu an kime ait?Bir gün restore edilecek mi? Vs
vs..Tamamlanmamış şeyler :İnsanlar,yapılar,toplumlar,fikirler,teoremler ve
bunun gibi şeyler hayalgücünü ateşler.Zihin eksikliklerden hoşlanmaz;bu yüzden
kayalar üzerindeki gölge oyunlarını insan yüzlerine benzetiriz,İlk ve son harfi
yerinde olan geri kalanı anlam ima etmeyecek harflerle doldurulmuş kelimeleri
anlayabiliriz.Zihin eksiklikleri hayalgücüyle doldurur,ve bu muhteşem bir
şeydir.Sadece yazarların hayalgüçleriyle neler yarattıklarını görmek için bile
fantezi/bilimkurgu okunabilir.Alın benim en sevdiğim nedenlerden biri.
Bu yüzden yazarlar genelde eksik gördükleri
toplumları,organizasyonları eleştirmek için veya yüceltmek için bu ekolde bir
ömür boyunca okunsa bitirilemeyecek kadar çok eser çıkarmışlardır.Çin’in
politikasını eleştirmeden eleştirebilirler böylelikle,veya göze batmadan ateizmi savunabilir,homoseksüel
ilişkileri onaylayabilirler…İsim ve zamanların değiştirilmesi,ekolün yazarlarını
her zaman korumuştur.Çok ciddi eleştiriler varsa “bu eserde geçen hiçbir kurum
veya kişi gerçek değildir “diyebilirler.Bu bence yazarlar için mutlak
özgürlüktür.Özgür düşünceler,güzel düşüncelerdir.
Distopik olduğu için itici gelebilecek bir konsept olan
“kıyamet sonrası” en sevdiğim konsepttir.Kıyamet alkol gibidir,insanların
içinde ne varsa onu açığa çıkarır.İnsanlar sosyal evrimleri boyunca otoriteye
ihtiyaç duymuşlardır.Gelişim psikologları ödül-ceza sistemi olmadan öğrenme
gerçekleşmeyeceğini yıllar boyunca savunmuş aksi kanıtlanınca da
şaşırmışlardır.Bunun nedeni otoriteye genetik bir yatkınlığımız
olmasıdır:Sosyal etiketler takarız,ima edilen rolleri kabul ederiz,çalışır ve
itaat ederiz…Bunları beceremesek emin olun düzenli ordu,insan kültürü için bir
fantezi nesnesi olurdu.Kıyamet ise bunları siler…
Sosyal etiketler
kaybolur,inanç sitemleri çöker(çünkü kıyamet gelmiştir geçmiştir ve insanlar ne
cennete ne cehenneme gitmemişlerdir?);yenileri kurulur,erken kabile toplumuna
geri dönülür(sosyo-kültürel açıdan),çoğu kavramın yeniden tanımlanması gerekir.
Bu koşullar altında insanların da yeniden tanımlanmaları
gerekir,kimlik krizleri görülür.Devasa bir Rorschach testinin içinde yaşamak
gibidir bu durum.İnsanlar verdikleri kararlarla sonsuza dek yaşamak zorundadır,hikayelerdeki
karakterler de farklı değildir.Onlar kendini tanıdıkça biz de tanırız.Ursula K
Le Guin der ki:”Biz kitapları kim olduğumuzu bulmak için okuruz.Diğer
insanlar-hayali veya gerçek-ne hissediyor ne düşünüyor…Bu bizim kendimize ve
olacağımız kişiye ait anlayışımıza çok önemli bir rehberdir.”Bu yüzden ben,kıyamet
sonrası eserlerin daha aydınlatıcı olduğunu düşünüyorum.Konsept adından
anlaşıldığı kadar karanlık veya acımasız değil bence.İnsan kültürüne temiz bir
sayfa;bu kez doğrusunu yapabilmek için ikinci bir şans olarak gördüğüm
doğru.Yeni başlangıçlar ve getirdiği imalar her zaman çok çekicidir.
Kıyamet sonrası eserler,toplumsal ve etik açıdan yaptığımız
en büyük hataları yüzümüze vururlar.En sert eleştiriler bu eserlerde
bulunur.Aynı zamanda bu yıkım olasığının kendisi bile,insan kültürünün
korunması ve aktarılması için devasa bir uyarıdır.Toplumun ve insanın tekrar
tanımlanması için bir şans,kültürün getirilerini tartmak ve elemek için bir
ima,yeniden doğmak içinse bir umut…
Alın bir neden daha.
Hayal kurmaktan korkmayın:Hayal kuramayan insanlar ölü
insanlardır,sadece bunu onlara kimse söylememiştir.
Umarım okumaktan benim yazmaktan aldığım kadar keyif
almışsınızdır.Başka incelemelerde görüşmek üzere.
"War...War never changes.Men do,through the roads they walk."-Fallout
"War...War never changes.Men do,through the roads they walk."-Fallout
"Kıyamet alkol gibidir,insanların içinde ne varsa onu açığa çıkarır." Bu cümleyi çok sevdim!
YanıtlaSilTeşekkürler,bende çok seviyorum o cümleyi...damıtmak için yıllar alan cümlelerden biri.Desteğin için teşekkür ederim.
YanıtlaSil