Her yeni konsept,her yeni buluş veya düşünce akımı
toplumları değiştirir,çok ufak da olsa.Bilimkurgu bundan faydalanır.Ufacık bir
değişiklik üzerinden düzinelerce kitap yazılmış;dünyalar,evrenler
yaratılmıştır.Varolmayan yerler ve zamanlar hakkında yazmak yazarları koruyan
bir kalkandır,düşüncelerini serbestçe sunabilmek için onlara fırsat sunmaktadır
bu koşullar.Ancak kimi zaman yazarlar konseptlerini besleyecek referanstan yoksundurlar.Örneğin tamamen yabancı bir ırkı ele alın…Kesinlikle evrimsel
açıdan bizimle aynı dönemeçleri dönmemiş olan bu canlılar;farklı bir kültür,dil
ve algı geliştirmiş olcaktır.Bazı yazarlar onlarla anlaşmamızın imkansızlığı
üzerinden kurguları geliştirmiş(solaris) bazıları ise evrensel tercümanlar
barındıracak kadar kurguyu sade hayalgücüne bağlamıştır(yaşlı adamın
savaşı).Elbette tüm bu kurgusal dallar aynı derece ilgiyi haketmekle beraber
ben kurgunun yere basması,bir dayanağı olması görüşündeyim.Belki de büyük
ustalardan birkaçının bilimadamı olması bilim kotasını doldururken kurgu
kotasının biraz boş kalmasına neden olmuş olabilir.Bunlar tartışmaya açık
şeyler elbette.
Jules Verne’i ele alalım.Onun kitaplarıyla büyüdüm.Ve hep
düşündüm acaba yazar veya düşünce adamları mı toplumun alacağı şekli(icat
edilecek yeni buluşlar veya konseptler) belirlemekte yoksa varolan veriler mi
yazarların kurgularını kısıtlamakta?Bilim kurgu bence bir terazi gibidir…Bir
kısımda bilimsel dayanaklar ve teoremler vardır,diğer tarafında ise yazarın
kurduğu karakter ve dünyalar.Hangisinin daha ağır basacağı elbette yazarın
kurgusal gücüne bağlıdır,ancak kefeleri dengelemesi son derece zordur.Hangi
yazarlardan hoşlanırsanız hoşlanın kitapçılarda bilimkurgunun kendine ait bir
rafı yoktur.O,fantastik kurgu başlığı altında incelenir,yani hayalgücüne daha çok
ağırlık vermektedir toplum,en azından benim yapıtığım çıkarım bu yönde.Jules
Verne’e geri dönecek olursak bir çok konsepti gelecekten çalıntı gibi
durmaktadır,sanki yazar elli yıl sonraya yolculuk yapıp gelmiş kadar canlı ve
güçlü aktarmıştır.Bu hayalgücünün toplumları nasıl şekillendireceğine dair güzel bir
örnek bence.
Bilimkurguyu sevmemin bir çok nedeni var ancak en güçlü
neden futuristik konseptleri çekici bulmam.Serbesttir bu tarz yazarlar.Bir
düşünce bir motifi dokurlar,bize olası bir gelecekten kareler sunarlar;bazen
uyarır bazen de överler.Olmayan geleceklerde ve dünyalarda
geziniriz,olasılıkları keşfederiz…İmkansızlıklarla süslü hayatımıza “ya
olursa?” cümlesini kakarlar.
Çoğu bilimkurguda uzun uzadıya işlenen kıyamet sonrası
konseptinin dini çağrışımları bulunsa(Her şeyden evel adı:kıyamet) da ben bu
konseptin var olma nedeninin insan toplumunun kültürel yapısının ve bilgi
birikiminin korunması yönünde uyarılar içermesi için işlendiğini
düşünmekteyim.Ayrıca yeni başlangıçlar her zaman çekicidir.
Neden bilimkurgu?Açıklaması gerçekten zor…Hayal kurması
güzeldir,paylaşması da,alın bir neden size.Bu konuyu parça parça yazmak
niyetindeyim.Bu bölümü burada bitiriyorum umarım okumaktan keyif almışsınızdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder