31 Aralık 2012 Pazartesi

Psikopatoloji, Sigmund Freud




Klasik psikiyatrinin İncil'i. Yazar özellikle anksiyete , ketvurma, belirtilere geniş yer ayırmış.Çalışmalarından derlenen makaleler kronolojik sıraya göre düzenlenmiş, özellikle ilk çalışmalarında Viktoryen dönemin püriten kaçacak seviyede baskıcı algısı ve şovenist yaklaşımlar göze batmakta. Girişi anksiyete ve hipokondri ( hastalık hastalığı ) bağlantıları kurarak yapmış ve arkaik korkulara değinmiş. . Fizyolojik rahatsızlıkların ( Graves ve Addison hastalığı gibi ) nevroz belirtileri üretebileceğini ifade etmiş. Rüya yorumlarına kitabına atıflarda bulunan yazar, çağın algılarına fazlasıyla takılmış.

Histerik hastaların geçmiş yaşantılara hala tazeymiş gibi tepki gösterdiklerini belirtmiş, histeri ve rüya bağlantıları üzerinde durmuş. Histerik nöbetlerin cinsel çağrışımları olduğunu savunmuş, bu çağrışımların eşcinsel içerikleri olduğunu iddia etmiş. fark etmeden Munchausen ve histeri bağlantısının temellerini atmış olan yazar,düşünceler arasındaki karşıtlığın çeşitli içgüdülerin arasındaki savaşımın ifadesi olduğunu belirtmiş. " kişi, sevgi gereksinimi dış dünyadaki gerçek bir nesne tarafından karşılandığı sürece sağlıklıdır, bu nesne ikamesi olmadan uzaklaşırsa kişi nevrotikleşir." diyen yazar, nevroz ve regresyon arasındaki bağlantıları sağlamlaştırmış tartışmasında. geneli itibariyle doyumun ertelenmesinin nevroz oluşumdaki önemini belirtip obsesif kompülsif bozukluğun, anal-erotik ve sadistik itkilerden kaynaklandığını savunuyor, ardından dayak düşlemlerinin hadım edilme korkusunun imgeleri olduğunu tartışıyor.

Zihnin eril ve dişil olarak ayrılan 2 farklı bileşeni olduğunu ve bunların rüya mekanizmalarıyla ilişkilerini incelemiş ( kuram esas olarak Adler'e ait, Jung'un Anima ve Animus'unda son şeklini buluyor. ). Biraz eksik kalan bu tartışmadan sonra kıskançlığın doğası ve nevrotik yapısı üzerinde durmuş. paranoya ve kıskançlığın esasen bir yansıtma mekanizması olduğunu kişinin itkilerini başkasına yamadığını belirtmiş. eşcinselliğin karşıt cinsiyetle özdeşleşme olduğunu savunmuş. "Nevroz, ego ve id arasındaki çatışmadan, psikoz ise ego ve dış dünya arasındaki çatışmadan doğar." diyen yazar sanrının, egonun dış dünyayal olan ilişkisinde oluşan açığı kapatma, yamama çabası olduğunu ifade ediyor. melankolinin ise ego ve süperego çatışmasından doğduğunu belirtip anksiyete ve ketvurma arasındaki kısır döngülere giriş yapıyor. Oedipal komleksin anksiyete oluşumuyla ilişksini " Kurt adam " ve " Küçük Hans " gibi ünlü olgu irdelemeri üzerinden tartışıyor.

Fobi oluşumlarında egonun süperegonun tepkisinden korkması sonucu zorlanımlı anksiyete oluştuğunu belirten yazar, anksiyetenin bir tehlikeye tepki olarak üretilip tehdit durumlarında ( gerçek olsun olmasın ) yinelendiğini ifade etmiş. Catharsis kuramını neden terk ettiğini detaylı açıklamış. Rank ve Adler'e bol atıfta bulunan yazar, gelişmekte olan nörofizyolojinin önemli rahatsızlıkların çözümlenmesinde psikiyatriye yardımcı olacağı tahmininde bulunmuş. Özellikle son bölümlerde sadece "Ayrılık anksiyetesi" ( seperation anxiety ) üzerinde durmuş.

Dili akıcı ve anlaşılır olsa da çeviri hatalarına takılıp düşen bir okuma sunuyor. Kimi yerde komik olabilen bu hatalar düşünce akışını yitirmeye neden olabiliyor. Bunun dışında özellikle patoloji üzerinde verilmiş en güçlü eserlerden biri olduğunu belirtmeme gerek olduğunu sanmıyorum. İnsan zihninin işleyişini ve bozukluklarıyla ilgilenen herkesin kütüphanesinde bulundurması gereken bir eser. başka incelemelerde görüşmek üzere.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder