29 Aralık 2012 Cumartesi

Yürüyen Ölüler, Robert Kirkman, Jay Bonansigna




Ünlü Çizgi roman ve dizi serisinin kitabı. Önceden uyarıyorum zayıf kalplere göre değil.

Salgın'ın ilk günleri her yere karmaşa hakimdir. Dünya'nın sonu sessiz sedasız gelmiş, insanlığı gafil avlamıştır. Ölüler ayaklanmış sokakları doldurmuş, ölüm kelimenin tam anlamıyla şehirlerde kol gezmektedir. Kamyon şoförü genç dul Philip Blake, küçük kızı Penny, kardeşi Brian ve çocukluk arkadaşları Nick, Bobby; cehennemde sağ kalmaya çabalayan küçük bir gruptur. Roman onların grup dinamiklerine ve verdikleri mücadeleye odaklanıyor.

Romana son derece sert bir giriş yapmış yazar. Daha önce çizgiroman ve dizide verilmeyen Salgın'ın ilk günlerinde başlıyor hikaye. Tüm klişeleri ustaca kullanmış ve yavan kaçmadan işlemiş. Gerilim dozuna son derece hakim olan yazar,  çizgi romanda geçen yerlere tatlı göndermeler yaparken bağlantıları ustaca kurmuş. Geneli itibariyle son derece vahşi bir anlatı diline sahip olan romanda sosyal kalıplar tersine dönmüş. Beyaz yakalı yöneticiler dilenci konumunda bu dünyada. İcra edecek mesleği olanlar ise ( veteriner, oto tamircisi, doktor, çiftçi vs. ) son derece önemliler.  Bolca Freudyen çağrışım kullanılmış romanda. Bu vahşet senfonisinin karakterlerine bir göz atmakta fayda var...

Penny, geneli itibariyle masumiyeti simgeliyor. Sessiz ve sevimli bir çocuk. Her gün biraz daha yaşadığı travmalarla kendi içine gömülen bu çocuk babasının ona hakim olmaya başlayan deliliğinin önündeki tek baraj. Grubun tutkalı rolü Penny'in üzerinde.

Brian Blake, çelimsiz, başarısız kardeş. Zeki ve temkinli bir adam. Şiddet karşıtı bir yanı olması, ödlek yapısı onu grup için yük haline getiriyor. Penny'i korumakla ve ilgilenmekle yükümlü. Salgın ve etkileri üzerine en çok kafa patlatan karakter. Ödlek yapısı yüzünden kardeşinin gölgesinden çıkamıyor.

Nick, Her korku film ve romanından aşina olduğumuz "rahip" karakteri. İncil'ni yanından hiç ayırmıyor. Salgın'ı insan ırkı için kutsal bir sınav olarak algılayarak deliliğe karşı tampon olarak kullanıyor. Grubun ahlaki değerlerini simgeleyen karakter. İçten içe öldürmekten çok zevk alıyor, yarı-yaşamına son verdiği talihsiz ruhları azaptan kurtardığını düşünüyor ve Brian'ın eksik kaldığı insiyatif kullanma poziyonunu dolduruyor.

Philip Blake, "Kas ve Beyin" ikilemesinin kas olan kısmı. iri ve cahil bir adam. Gün geçtikçe şiddete aşık oluyor, odyo halisülasyonlara teslim oluyor. Herşeyi olan küçük kızını, bu cehennemden çıkarmak ve güvenli bir yer bulmak için yapamayacağı hiçbir şey yok: İşkence, şiddet, tecavüz... adını siz koyun. Ruhundaki çatlaklardan sızan zehirli kokular onu hasta ediyor. Başkalarını korumak için kendini yitiren adam motifini dolduran Philip, psikopatiye teslim olmamak için çocuğuna sarılıyor.

Sosyo kültürel anlamda kabile dönemlerine dönen dünyada, masumiyet yok. Ahlak yok. Güzel yok, çirkin yok. Sadece mücadele var. Yaşama ve hayatta kalma kavramlarını çok güçlü işleyen seri,  Entropi yasasına gönderme yapmaktan geri durmamış: Herşey çürür... Her otorite çökmüş. Devlet yok. Din yok. Kendi ihtiyaçları için insanları sömüren parazit grupları, çeteler, asker artıkları; cesetleri kemiren kurtçuklar gibi yaşamaya çabalayan toplulukların üzerine çökmüş.

Kitap son derece akıcı ve güçlü bir  anlatı tarzına sahip. İkiside de gerilim ve korku türünde eserler veren yazarlar muhteşem bir vahşet senfonisi kurgulamışlar. En beğendiğim kitaplar arasında kütüphaneme koyarken herkese öneriyorum. Keyifli okumalar dilerim. başka incelemelerde görüşmek üzere.

"Ölüler kendilerinden olanı öldürmez... esas dirilerden korkun."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder