28 Nisan 2013 Pazar

Leviathan Uyanıyor, James S. A. Corey


James Holden Kuşak bölgesinde su taşımacılığı yapan Canterbury'de görevlidir. Son teslimatlarını yerine ulaştırmak amacıyla bölgeden ayrılmak üzereyken bir yardım sinyali alırlar. Keşfettikleri terkedilmiş gemiyi incelerlerken 6 hayalet gemi silahsız bir kargo gemisi olan Canterbury'i yok eder. James Holden kendi küçük grubunun yeni atanmış kaptanı olarak bu saldırıyı yayınlar ve saldırganların Mars Donanması'na ait olduğunu ifade eder. Gergin ilişkiler içinde olan Güneş sistemini gezegenler arası bir savaşa sürüklemekte olduğunu hesap edemez... Joe Miller ise Ceres'te özel güvenlik kuvvetinde görev yapan orta yaşlı bir dedektiftir. Amirinin ona verdiği son yan görev onu Güneş sisteminde çalmaya başlayan savaş davullarının merkezine, son dönemlerde yaşanan tüm garip olayların ardındaki sırra götürecektir. Dış Gezegenler İttifakı'nın düşük rütbeli bir üyesi, ailesinin mirastan men ettiği bir kız, Julie tüm komplonun merkezinde önemli bir rol oynamaktadır. Miller'ın davaya olan ilgisi zamanla saplantıya dönüşecektir...

Güneş sistemi sürekli bıçak sırtında olan ilişkilerin yaşandığı karanlık bir gelecek tablosu çiziyor. Dünya tüm insanlığın beşiği olarak teknolojik ve stratejik üstünlük sahibi bir gezegen, Mars'ın yaptığı atılımlar onun poziyonunu tehdit etmekten uzak. Mars, Dünya ile tek taraflı bir yarış halinde ve Kuşaktaki tüm istasyon, gezegen toplamından fazla nüfus barındırıyor. Kuşak dağınık ve bürokratik açıdan bölünmüş bir gezegen ve istasyon koalisyonu olarak görülebilir. Uzun zaman boyunca düşük kütle çekiminde yaşamış olan Kuşak sakinlerinin çocukları çok uzun boylu ve kas gücü açısından zayıf. Kuşak kendi lingo ve ağız yapılarını geliştirerek İç gezegenlerden sosyal ve kültürel bağlar bakımından uzaklaşmış. Hizipleşmeler son derece sert kültürel çatışmalara ve bir yerde ırkçılığın yükselmesine sebebiyet vermiş. Özel güvenlik şirketleri ufak ordular gibi bürokrasinin güçsüz olduğu Kuşak bölgesinde adalet dağıtmakla görevli. Kendilerini polis gibi görseler de tam olarak bu tanıma uymuyorlar. DGİ ise terörist olarak algılanan bir grup, Kuşak'ın iç gezegenlerle aynı haklara sahip olması için mücadele ediyorlar. Ancak yöntemleri kimi zaman aşırı kaçtığı için herhangi bir kanuni güçten destek görmüyorlar. Henüz yıldız motorları icat edilmediği için insanlık beşiğinden çok da uzaklaşma imkanı bulamamış.

Kitap birbirine zıt görüş ve algıları olan Miller ve Holden arasında ayrılan bölümlerle bağlantıları kuruyor. Holden, eski bir asker. genç bir subay adayı olarak görev yaptığı dönemde askerliği bırakıp su taşımacılığına başlıyor. Fazlasıyla safdil kaçan görüşleri var. Tam bir idealist. Miller ise tüm yaşamı boyunca polislik yaptığı için hayata bakış açısı daha geniş ve sistematik. Karanlık bir karakter. Kendini yok etme yolunda attığı adımlar sonunda kendi insanlığı ile olan bağlantıları zayıflıyor. Yalnızlığını eski karısının hayalini görünmez bir arkadaş gibi yanında taşıyarak ve karar süreçlerine dahil ederek aşmaya çabalıyor. Zamanla Candace yerini, Julie'ye bırakıyor. Holden'in çocuksu safdilliği ona sıkça ilişki fırsatı sunsa da sonunda baltayı taşa vuruyor. İS'sinin ilgisini kazanabilmek adına kendini ve görüşlerini yeniden tanımlamak zorunda kalıyor.

Kitabın ele aldığı konular arasında kayıtsızlık, yalnızlık, klinik kasaplık ( bilimin doğaya tahakkümü ), deontoloji tartışmaları ve ırkçılık sorgusu yer alıyor. Makyavellist ifadeler üzerinden modern finans dünyası eleştirilirken; sınırsız nufüz ve güç hayaliyle yanıp tutuşan Dresden karakteri biraz karikatürize kaçmış olmasına karşın kurguyu çok fazla sarsmıyor. Bağlantılar ustaca kurulmuş ve karakterler çoğunlukla inandırıcı. Gizem ve merak öğeleri son derece başarılı kullanıldığı için sürükleyici bir kitap. Kurgu çok sayıda sert öğe ve motif kullanıyor. Eserde büyük ustaların izleri rahatlıkla görülebilir: K.Dick'inkilere benzer dedektif karakteri, Asimov'un öngördüğü kültürel ve fiziksel açıdan farklılaşmış istasyon ve gezegen çeşitlemeleri, Clarke'ın Rama'sındaki gibi tartışmasız teknolojik üstünlüğe sahip uzaylı tanrılar vs...

Kitap, son bölümlerde duygusallık konusunda terazinin kefesini kaçırmasına rağmen geneli itibariyle keyifli bir okuma sunuyor. Don Kişot göndermesi görevin zorluğu ve kahramanların toplumdan izole kişiler olmasına vurgu yapan son derece hoş bir detay. İthaki'nin güncel bilim kurgu açısından yaptığı atılım olarak görülebilecek bu eser türün hayranlarını memnun edecek, farklı bir şeyler okumak isteyenlere ise hoş bir alternatif olacaktır. Keyifli okumalar dilerim. Başka incelemelerde görüşmek üzere.

Not: Tür olarak  yapılan reklam ve tanıtımlarda bir hata olduğu görüşündeyim. Bir space opera olarak tanımlanmış ancak genel özelliklerini taşımıyor. Space operalar anlatı ve kurgu açısından daha hafif, mizah ve romantizm öğelerini bolca kullanan eserlerdir, ancak bu kitap sert motifleri ve ciddi bakış bakış açısıyla türün örneklerinden net bir şekilde ayrıldığını düşünüyorum.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder