26 Haziran 2013 Çarşamba

Beyin Ve İç Dünya, Mark Solms & Oliver Turnbull


Psikanaliz ve nörofizyolojiyi sentezleme yönünde cesur bir çaba, güzel bir çalışma.Yazarlar anatomi bilgileri ve tanımları vererek metinlerine giriş yapmışlar. Verilen basit grafikler kavramların algılanmasına yardımcı olmakta. Nörofizyoloji ile devam etmiş en önemli nöral taşıyıcıları ve modülatörleri açıklamışlar. Zihin - beden sorununa değinen bilincin eşbağıntılarını arayan metin, materyalizm ve idealizmin bilek güreşine sahne olmuş. Zihnin, sinir hücrelerinin daha yüksek düzeyde örgütlenmesi olduğu belirtilmiş, zihinle ilgili tüm görüş bildiren felsefe ekollerinin açılımları yapılmış.

Charcot ve Broca'ya saygı duruşu içeren pasajlardan sonra karşıt kutuplu 2 görüşü sentezlemeye çabalayan ilk uzmanın Freud olduğu ifade edilmiş. Onun Mirasını devralan Luria'dan da sıkça alıntı yaparak zekanın tanımlanmasındaki zorluklar açıklanmış. Turing Testi ve yapay zeka sorunsalı üzerinde durulup, karşıaktarımın empatinin  temeli olduğu belirtilmiş. Zihnin algılanmasının önündeki öznellik engelinden detaylı bir şekilde bahsedildikten sonra nörolojik hasarlar ve ünlü Phineas Gage,  Broca'nın " Tan- Tan" vakası ele alınıyor. Körgörü ve amnezi gibi hasarlanmalar açıklandıktan sonra bilindışı görüp hatırladığımızı ifade eden metin, görsel deneyimler üzerinden bilinçli düşünmek için bu deneyimlerin sözcükler olarak kodlanması gerekliliğine dikkat çekiyor.

Damasio'nun çalışmalarından övgüyle bahsedilirken " çekirdek bilinç" kuramını alıntılıyor, evrimselci görüşü pekiştiren "tüm memelilerde çekirdek bilinç bulunur" gibi çıkarımları okurla paylaşıyorlar. Bilinçli farkındalığın zeminin duygusal farkındalık olduğunu ifade edip ilginç vaka özetleri ile metin süsleniyor. Psikiyatri de kabul edilen bilindışının fizyolojik değerlendirilmesini incelikli bir şekilde ele alıp bir duygu hissedildiğinde olayın kendisini değil öznel yanıtımızı hissettiğimiz belirtiliyor. Duyu modalitesi ayrımları, sanal bedenler, algı ve beyin haritalarına girip 4 temel duygu kumanda sistemi olduğu ifade ediliyor: Arayış, Öfke, Korku, Panik.

Özellikle bebekli dönemindeki hafızanın durumuyla ilgili yorumlarda Bowlby atıfları gözden kaçmıyor. Anlamsal ,epizodik, işlemsel bellek tanımları yapıldıktan sonra ayrımları ve deja vu gibi fenomenlerin nasıl oluştukları belirtildikten sonra hipokampus'un önemine değiniliyor. REM aralığının düşlere denk olmadığı ifade eden yazarlar, arayış sisteminin aşırı çalışmasının şizofreniye, yapay yollarla uyarılmasının ise psikozlara neden olduğunu belirtiyor. Beyin dahil insanın varsayılan planının dişil olduğu belirtilirken, cinsiyet kimliğinin beyin kimyası ile olan ilişkisi tartışılmış.

Son bölümleri Freud'un çalışmalarına ve psikanaliz, psikiyatriye bir güzelleme olarak ele alan yazarlar, her iki ekolün eksiklerini ve yapabileceği katkıları son derece tarafsız bir gözle tartışmayı başarmışlar. Kimi kuramlar yıkılmış, kimi yanlış bilgiler literatürden kaldırılmış da olsa kitabın genelinde Psikanaliz ekolünün çoğu çıkarımı ve kuramı fizyolojik olarak da kanıtlanmış. Detaycı yapısı, incelikli tartışmaları, tarafsız yaklaşımı ile okunmayı kesinlikle hak ediyor. Dili çoksatar kıvamı basitlikte değil, dolayısıyla nörofizyolojiye giriş için uygun bir kitap olma özelliği taşımıyor; ancak konuyla ilgilenen kişilere çok şey sunuyor. Başka incelemelerde görüşmek üzere.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder