20 Haziran 2013 Perşembe

Yürüyen Kentler Serisi, Philip Reeve


YÜRÜYEN KENTLER

Günümüzden binlerce yıl sonrası... Dünya tanınmayacak durumdadır. Kaynaklar kısıtlı olduğu için ünlü bir bilim adamının bulduğu "Yürüyen Kent" fikri, yerleşim alanlarını harekete geçirmiş; av peşinde dolanan veya büyük kentlerden saklanan yerleşim yerlerini içeren yapay bir ekoloji oluşmasına neden olmuştur. Londra'da 3. seviye bir çırak olan Tom Natsworthy, genç bir hayalperesttir. Çocukluk kahramanını suikastten kurtarması onu vahşi Çorak Topraklarda sürecek olan bir kovalamacanın içine itecek, hayatını korumaya çalışırken tüm kabullerini sorgulayacaktır. 

"Kentsel darwinizm" olarak ifade edilen dini inanca yakın olarak algılanan görüş, aslında sosyal darwinizmin bir uyarlaması. Yazar, "kentin kenti yediği" bir dünyayı anlatırken Hobbes göndermesi yapmakta. Kentsel darwinizm, teknokratik bir oligarşinin iplerini elinde tuttuğu sert bir kast sistemiyle destekleniyor. Mühendisler en güçlü sosyal klanlar olarak okurun karşısına çıkarken Mobillik Karşıtı bir yapılanma yürüyen kentlerin ulaşamayacağı yerlerde sabitlenmiş yerleşim yerlerinde yaşayan insanlar da okurun tamamen futurist bir tema içinde kaybolmasını engelliyor. Mobillik karşıtları terörist ve marjinal olarak algılansalar da tüm kentler arasında havacılar sayesinde dolaylı bir ilişki kurulmuş.

Kıyamet sonrası bir dünyada sıklıkla çevreye verilen hasar güzel tasvirlerle aktarılıyor, üstün kast olan Mühendisler Loncası'nın yanlış seçim ve kibri üzerinden elitizm ; mekanize zombiler yaratan, kıyamet silahları icat eden bilim adamları üzerinden doğal olana tahakküm arzusu eleştirilmiş. Hester karakterinin davranış bozuklukları ve tepkileri sıkça kayıtsızlık uyarısı olarak okurun karşısına çıkıyor. Altta yatan sosyal darwinizm teması faşizm esintileri içeren algılar içermekte.

Kurgu sürükleyici ve akıcı ancak bazı motifler üzerinde yazarın biraz daha çalışması gerektiği izlenimi uyandırıyor. Romantik ilişki motifi biraz kuru kalmış. Karakterler genel olarak inandırıcı ve yapay durmuyorlar ancak belli stereotiplerin de dışına taşmıyorlar. Dengeli bir kitap ve keyifli bir okuma sunuyor.  Kıyamet sonrası ve "steampunk" öğelerini birleştiren eser yeni kapak tasarımlarıyla daha atmosferik duruyorlar. Tüm bilim kurgu hayranları ve yeni bir şeyler okumak isteyenler için iyi bir seçim olacaktır.


İHANET ALTINI

Hester ve Tom, şehirler arası ticarette çalışmaktadırlar. Hava gemileri sayesinde hiçbir şehirde uzun süre kalmadan sıklıkla seyahat etmekte,ilişkilerinin tadını çıkarmaktadırlar. Ancak Ünlü bir yazarın gemilerini kiralamasıyla Eski Dünya'nın efsanelerinin için dalacaklar ve geleneklerine fazlasıyla saplanmış Anchorage şehrinin kaderini belirleyecek bir maceraya sürükleneceklerdir. Arkhangel Şehri, havacılara bulundukları şehrin koordinat ve rotalarını satmaları karşılığında altın önermektedir. Bu avcı şehrin dahil olacağı bir kovalamaca Yüksek Buz'u temelinden sarsacak olaylara başlamasına neden olacaktır... Anchorage ve Arkangel arasındaki kovalamacaya dahil olacak olan Mobillik Karşıtlarının aşırı ucu, Yeşil Fırtına yeni bir çağa öncülük etmek adına korkunç deneyler düzenlemektedir. Eski Dünya'ya Yarış bitmeden Dünya tamamen değişecektir...

Kurgu özellikle "ihanet" teması üzerinde yoğunlaşıyor. Şehirlere hakim olan güvensizlik okura son derece iyi aktarılmış. Gelenekselcilik ve yenilik arasındaki mücadele, kurgu oyunlarında kullanılan yeni grup ve fraksiyonların oluşmasına mantıklı bir taban sağlamış. Bir aşk üçgeni içerisinde sıkışıp kalmış olan kurgu, Yüksek Buz'daki farklı fraksiyonların ava katılması sayesinde hareket kazanıyor. Eski Kıta ile ilgili efsaneler ve kaşifler göndermeleri merak öğesini iyi kullanan yazarın okura akıcı bir okuma sunmasını sağlıyor. Yazar Mobillik Karşıtları ve yürüyen kentler arasında bir savaşın tohumlarını ekecek kurgu oyunları kullanırken şehirlerden beslenen "parazitler" bu yapay ekolojiye taze kan olan yeni bir fraksiyonu oluşturmuş. Monarşik düzenine fazlasıyla bağlı olan şehir motifi, çürüyen statüko göndermesi olarak kullanılmış. Mekanik zombiler öncekinden daha korkunç ve deforme şekilde okurun karşısına çıkarken doğaya tahakküm ve yapay ekoloji hissi verilen detaylı şehir tasvirleriyle desteklenmiş. Aşk üçgeni kuru ve yalın bir motif olarak üzerinde çalışılması gereken bir öğe hissi uyandırıyor.

Geneli itibariyle ilk kitabın performansının altına düşmeyen ama üzerine de fazla çıkamayan bir eser, tıpkı ilk kitap gibi keyifli bir okuma sunuyor. Rahatlıkla öneriyorum. Başka incelemelerde görüşmek üzere.

NOT: Son dönemlerdeki toplumsal olaylara aktif desteği ve duruşu ile takdiri hak eden yayın evi bu taze yayını ile bilim kurgu hayranlarını tatmin edecektir. Redaksiyon ve çeviri hatasına rastlanmıyor ve okuma zevki  kesilmiyor.










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder