31 Ocak 2013 Perşembe

Mim

Tekrar tekrar okuduğun bir kitap var mı?

-Bester'in Kaplan Kaplan isimli romanı, Planescape Torment adlı oyunun romanı.

Okuduğun kitaplar ve izlediğin filmler aynı tür mü? Hangisinde neyi tercih ediyorsun?

- Değişiyor, bilimkurgu, çizgi-roman, psikoloji, bilimsel makale okumama rağmen genelde  farklı şeyler de okurum arada... izlediğim filmleri genelde bilim kurgu seçmeme rağmen özellikle aramam, romantik komedi de izlerim, animasyonda, dramda...

Bir kitabı okumadan fikir sahibi olup, negatif yorum yapıyor musun?

-Bazen önüne geçmek zor oluyor, örneğin türü tanımlayan kitapları okuduktan sonra açıkça çakmasını yazmış yazarlar 15. sayfada belli ediyor kendini. Önyargısız okumaya çalışıyorum çoğu zaman.

(Çalışanlara soru) Okumaya nasıl, ne kadar vakit ayırabiliyorsun?

-Şu anda çalışmıyorum.

Özellikle sevdiğin, takip ettiğin bir yayınevi var mı?

-İthaki ve Metis'in yayınlarını beğeniyorum.

Diyelim ki bir Tardis buldun, uzayda ve zamanda her yere gidebiliyorsun? Nereye, ne zamana gidiyorsun?

-Kesinlikle geleceğe giderdim... belki bin yıl sonrasına, ardından daha uzak geleceklere :)

İçine/arka kapağına bakmadan yalnızca adını, kapağını vs. beğenip aldığın kitaplar var mı?

-Hayır. listem vardır, yakın dönem ve uzun dönem için oradaki kitapları bulmaya ve satın almaya çalışırım. Arada ilgimi çeken kitapları hiç düşünmeden aldığım olur.

Astrolojiyi ciddiye alıyor musun? Batıl inançların var mı?

-Batıl inançlarım yoktur, astrolojiye inanmam.

Oturup sohbet etmek istediğin yazar/yazarlar var mı?

-Elbette, imkanım olsaydı Heinlein, Asimov, Pratchett ve Douglas Adams'la konuşmak isterdim.

Kitap okumak için başka işlerinizi iptal ettiğin, arkadaşlarına "gelemem, çok işim var" dediğin oluyor mu?

-Serbest vaktim çok fazla olduğu için henüz böyle sorunlar yaşamadım.

Hayal ettiğin ya da sevdiğin işi yapabiliyor musun? (Öğrenciysen, istediğin bölümde mi okuyorsun?)

-Psikolog hamuru var ama ziraat mühendisiyim, görüldüğü üzere komik bir birleşim, gıda denetçiliği alanında iş arıyorum daha çok. Hayır hayalini kurduğum işler var ama şu an hiçbirini yapamıyorum.

Not: Bana mim bıraktığı için Settie'ye teşekkür ediyorum :)

...Ve Başka Bir Şey Daha, Eoin Colfer





Arthur Dent, ıssız bir adada sakin sessiz yaşlanıp gitmiştir, Ford hedonist alemlerle gençleşmiş, Spa ve açık büfeleri talan ederek yaşamıştır. Trillan Başarılı bir gazteci olmak uğruna bir çok vücut parçasını kurban etmiştir, Random ise Galaksi Başkanı olmuştur. Ancak Rehber MK2 onlar adına kurguladığı sahte gerçeklikleri sonlandırınca Dünya'nın yıkımı anına geri dönerler... Vogonlar tüm gerçekliklerdeki Dünyaları yok etmekte kararlıdır. Tam sonsuza uğurlanacakken kahramanlarımız... Zaphod , Altın Kalp'le çıkagelir. Ancak şanssızlık bu ya gemi arızalanır. Bu esnada Ebedi Dumura Uğratıcı hakaret etmek için ortaya çıkar ve kahramanlarımızı onu öldürmeleri karşılığında gezegenlerinin yıkımından kurtarır. Ölümsüzlükten sıkılmıştır. Zaphod, Thor'u arayıp bir karşılaşma ayarlayacağını söyler. ' ölümsüzün kavgasından ciddi para kazanmayı düşünmektedir...

Önceki kitaplara bolca gönderme kullanan yazar, bağlantıları hoş bir şekilde kurmuş. Bürokrasi ve elitizm eleştiri, tanrı ve din sorgusu üzerinde bolca mizah öğesi kullanan yazar, mizahı daha çok uygunsuzluk öğesi yardımıyla kurmuş. Cthulhu, Pangea gibi göndermeleri kullanmış olan yazar, kara enerji, kara madde ve beyaz deliklerden bahseden gördüğüm ilk yazar oldu açıkçası. Medya ve şov dünyası eleştirilerinde son derece başarılı olan kurgu, Ebedi Dumura Uğratıcı karakteri üzerinden ölümlülüğün değeri çıkarımlarını yürütmüş. Dünya'dan kaçmış olan kaymak tabakanın otorite boşluğunu ve sosyal kontrol ihtiyacını doldurmak adına Tanrıları iş görüşmelerine çağırması gibi son derece komik detaylar başarılı işlenmiş. Ancak anlatının akıcı olduğunu söyleyemeyeceğim, dipnotla o kadar boğulmuş ki okumanın sürekli kesilmesine neden oluyor. Bu çok ciddi bir eksiklik kitap adına.

Mizah olarak Adams kalitesinde değil, incelikli bağlantılar üzerinden mizah yazarın güçlü yönü değil. Yazım bu yüzden yalın kaçmakta. Ustaya saygıda kusur etmemesine rağmen, tanınan karakterlerin fazlasıyla değiştirilmesi okuyucuyu rahatsız edebilir. Seriye aşina gözler Marvin , Fenchurch ve Slartibarfast'ı arayacaktır. Otostopçu evrenine doyamamış okurlar için bir mola olmak dışında ne yazık ki başka çekici bir özelliği bulunmuyor.

Bu kitapta; Ejder Tokadı, kendiyle barışık bir Vogon, herşeyden eşit şekilde nefret eden ergen Galaksi başkanları, minik gezegen Nano, iş görüşmesinde terleyen Cthulhu, aşık olmuş bir Ebedi Dumura Uğratıcı, Thor'un saygınlığını bitiren video... var. Başka incelemelerde görüşmek üzere.

30 Ocak 2013 Çarşamba

3001 : Son Efsane, Arthur C. Clarke





Yıl 3001. Sıradan bir kuyruklu yıldız avı görevindeki kaptan Chandler'in görevi aldığı bozuk radyo yayını tarafından kesilir. Bir uzay çöpünü araştırmak üzere görev alan Chandler, gemiye aldıkları çöpün 1000 yaşında bir astronot olduğunu görünce tüm insan ırkı gibi şaşkınlığa düşecektir. İlk Jüpiter görevinde yer alan ve şizofren yapay zekanın ölüme mahkum ettiği Frank Poole, yüzyıllarca uzayda dolanmış bir nevi dondurulmuş vaziyette kalmıştır. İleri teknoloji ve tıp teknikleri sayesinde uyandırılan Poole, zamanı ve insanlarından ayrılmış bir mağara adamı gibi kalacaktır modern Dünya'da. Uzayda geçirdiği uzun süre kas sitemine ciddi zarar verdiği için bir daha ana gezegeni üzerinde yürüyemeyecektir, bu sürgün hissinin verdiği hüzün ve içinde bulunduğu boşluk onu bir amaç ve görev arayışına sürükler. Kapanmamış hesapları görmek için Jüpiter ( Lucifer )'e ve yasak gezegen Europa'ya gitmeye karar verir... Geçmişin hayaletleri ve mekanik tanrılara meydan okuması gerekecektir...

Geleceğin dünyasında şiddet yok, sefalet yok, savaş yok. Tanrı figürü çökmüş, toplum 2 kesime ayrılmış inanç açısından: Deizm Ve Teizm. yıldızlara uzanan merdivenler inşa edilmiş, Clarke'ın üzerinde çalışmayı en sevdiği proje olan uzay asansörleri artık gerçekler. Yazar 20. yy Amerikasına yerinde ve çok sert eleştirilerde bulunmuş. Sentetik besinler ve beyin başlıkları gibi fütürist temaları güçlü arkaplan ve tarihsel detayla aktaran yazar, çok sert Tanrı ve din sorgusuna girmiş: Freud ile aynı terimi kullanmış " yanılsama ". Sosyal kontrolü dijital tamponlar olan beyin başlıkları ile sağlamı olan yazar, bu öğeyi yüceltmiş. Göndermeleri arasında Lorenz, Freud, Darwin, Tolkien, Disney, Lewis Carroll gibi isimler barındıran eser tasvirleri ve hayalgücünün sınırlarında gezinen ama sağlam basan kurgusuyla hoş bir okuma sunuyor. Poole'un yeni dünyaya uyum çabaları ve sıkıntıları son derece güzel aktaran akıcı dili ve merak öğesinin başarılı kullanımı önemli artıları.

Tektaş'ın uyanması ve dizgelerinde oluşan sorunlar yüzünden insan ırkının kıyametle karşı karşıya kalması ve çaresizlik hissi son derece güzel aktarılmış. Köşeye sıkışmış bir hayvan gibi son çareleri kullanan insan ırkı dijital hayaletlere ve truva atlarına güvenmek zorunda kalıyor. Kendi sistemlerini çökerten öğelerin kurtarıcı rolünde olması ise hoş bir tezat açıkçası. Kitap meraklı zihinlere seslenecek ve fütürist bir açık büfe görevi görecektir okuyucuları için. Keyifli okumalar dilerim.

29 Ocak 2013 Salı

Aşıklar, Philip Jose Farmer





Yıl 3050. Kıyamet Savaşlarından sonra Dünya Haijac birliği ve diğer devletler arasında paylaşılmıştır. Sigment City'de dilbilimci olan Hal Yarrow, mutsuz bir evliliği olan küfürbaz bir adamdır. Devlet Kilisesi'nin atadığı karısını uzun süredir boşamayı düşünmektedir, eğer değerlendirme puanları biraz daha düşecek olursa C'ye ( cehennem ) gönderilecektir. Yüce Öncü İsaac Sigmen'in kurduğu düzene ve yasaklara olan öfkesi onu hırçın ve geçimsiz bir insan yapmıştır. Yüce rahip kastı olan Urielitlerden biri onu çağırttıığı zaman, yaşamının sona erdiğini düşünmektedir. Ancak durum farklıdır Dünya dışında koloni kurulması düşünülen yabancı zekaların yerleşik olduğu bir gezegenin dilini çözmesi ve sefer arkadaşlarına öğretmesi görevi verilir. 40 yıl sürecek bu yolculuk otomatik boşanma anlamına geldiği için Hal hemen kabul eder. Wog gezegeninde geçirdiği vakit kurduğu dostluklar ve Jeanette adlı kadınla yaşayacağı yasak aşk, onun hayal bile edemeyeceği günahlar işlemesine sebep olacak  tam bir düzen karşıtına dönüşecektir...

Viktoryen toplum ve tüm imaları gelecekte baskıcı teokratik bir düzende geri dönmüş. Düzen ve topluma karşı öfke, tiksinti ve suçluluk duygusu elle tutulacak kadar yoğun işlenmiş. Tüm yüce imalar Öncü figüründe karakterize edilirken, günah keçisi görevini Gerici üstlenmiş. Herkesin içinde bir Gerici ( günahkar, yoldan çıkaran / Şeytan eşdeğeri ) bulunurken Öncü tek ve ulu, o dokunulmaz. Günah ve sevap kavramları çökmüş. Gerçek hareketler ve gerçekdışı hareketler var. Topluma paranoya ve güvensizlik hakim. Mahremiyet yok, herkesin bir koruyucu meleği var. Koruyucu melekler kişilik polisleri gibiler, en ufak hatada size ceza veren acımasız rütbesiz polisler onlar. İnsanın kendine yıkıcı ve habis doğası sıkça eleştirilmiş kitapta. Korku, cehalet ve baskı üzerine kurulmuş olan toplumda, abartılı da olsa insan bedenine dair tüm imalar gizlenmiş. Yemekleri peçeler ardında yiyor, bol giysiler giyiyor, ışık açıkken sevişmiyorlar. kendi bedeninden insanlığından tiksinen insanlar yaratmışlar. Asiler 7 günahı temsil eden 7 sicimli kamçılarla hemen cezalandırılıyor.

Kadercilik ve özgür irade üzerine tartışmalar son derece güçlü. Sitemi kurgularken yıkılabilir bırakmak için çabalamış yazar. biraz üstünkörü ve yalın da olsa Freud ve Viktoryen dönem imalarını bolca işlemiş yazar. Sistem hataları ve sosyal dinamiklerdeki uyumsuzluk dikkatli gözlerden kaçmayacaktır. Çoğu yerde psikiyatriye saygı duruşunda bulunan kitap  çarpıcı bir sonla kapanmış. Yazarın özellikle entomolojiye çalıştığı gözden kaçmıyor. Kurguladığı ırk olan Wog'ların böceklerle olan benzerlikleri son derece güzel tasvir etmiş. Zamanında basılması reddedilen ve çok sayıda kaşın kalkmasına sebep olan bu eserde yazar farkında olmadan planladığı kişisel devrimi yarım bırakmış. Yunan mitolojisinden fırlamış gibi kurguladığı bir çeşit Nymph olan Jeanette'a dair sondaki açıklamalar kadından korkan erkek figürünü desteklemiş ve Viktoryen imalara çanak tutmuş. yıkmaya çalıştığı imaları fak etmeden yüceltmesi hayal kırıklığı yaşatabilir okura.

Cesur yazımı ve Hristiyanlığın yeniden yorumlanmasına dair göndermeler, Milton'a atıf başarılı olsa da eksik lan yanları var. Ancak 60 yıl önce bunları yazabilmesi takdir edilesi. Tıp ve entomoloji hakkında saçmalamadan kurgulamış olması da eserin güçlü bir diğer yanı. Farklı bir şeyler okumak isteyenlere hitap edecektir. Başka incelemelerde görüşmek üzere.

28 Ocak 2013 Pazartesi

2061 : Uzay Efsanesi 3, Arthur C. Clarke





Jüpiter'in yabancı zekalar tarafından minik bir yıldıza dönüşmesi, eski Jüpiter'in uydularının artık terraform için uygun koşullara gelmesinin 2 önemli sonucu vardır. İnsanlar evrende yalnız olmadıklarını anladıkları için eski kan davalarını unutup birleşmeye başlarlar, Dünya Devleti kurulur. Bu organizasyona katılmayan çok az sayıda ülke vardır. İkincisi ise Yıllardır insanların dikkatini cezbetmiş olan buz dünyası Europa uyanmıştır. Lucifer ( eski Jüpiter ) 'in ısısıyla buzları erir ve yaşama uygun hale gelir. Ancak Jüpiter'i çökerten zeka İnsan ırkına net bir mesaj vermiştir : Tüm uydular sizin, Europa'ya inmeyi denemeyin. Gezegenlerarası bir komlonun kurbanı olan Galaxy adlı gözlem gemisi kaçırılır ve Europa'ya zorunlu iniş yapar. Mürettebatı arasında Heywood Floyd'un torunu Chris'de vardır. Bu esnada Heywood, uzayda geçirdiği yıllar sayesinde 65 yaşında birinin sağlığına sahiptir takvim yaprakları aksini söylese de. Universe'in asil konuklar listesinde bulunan Floyd Halley kuyruklu yıldızına inecek şanslı azınlıktan biridir. Ancak "Galaxy"'den yardım sinyali aldıkları zaman yolculuğun doğası ve aciliyeti değişir...

Nispeten silahsız bir gelecek kurgulayan yazar, ilginç göndermelerle süslemiş eserini. Darwin, Freud, Star Wars, Beatles ve kendi kitabına "Cennetin çeşmeleri" ne göndermeler yapan yazar, İnsan ırkının gözüne yasak bir meyve sallamış : Europa. Tsien felaketinden bu yana Europa'ya temas etmekten kaçınan insan ırkı, açgözlülüğünün ve merakının kurbanı oluyor gene. İnsanın gördüğü en büyük gizemi çözmeye yönelik bir komplonun içinde yer alan karakterlerin birbirleriyle bağlantılarını ustaca kuran yazar, denizcilik terimleri ve kendi kişisel geçmişinden paylaşımlarla daha samimi ve inandırıcı bir atmosfer yaratmış. Merak öğesi diğer kitaplarındaki kadar yoğun değilse de hayal gücünün sınırlarındaki yorumları ve cesur manevraları hayranlık duyulacak ölçüde rahat bir tonda aktarmış. Tasvirler son derece yerinde ve benzetmelerle güçlü bir şekilde desteklenmiş.

Tamamen yabancı bir ortam mahsur kalan kazazedelerin psikolojisini unutmayan yazar, kuru ve sönük diyaloglardan genelde kaçınmış. Diğer kitaplarında kullandığı teknoloji ve gelişmelere dair kavramları ekte güncelleyen yazar, bilimselliğin dışına çıkmamış. Akıcı ve keyifle okunmasına rağmen 1 ve 2. kitabın performansında olmadığını belirtmeliyim. Sanırsam bunun nedeni politik ve ekonomik kaygıların daha yoğun işlenmiş olması.( Everest boyunda bir elmasa kim hayır diyebilir ki? / piyasa ve ekonomiye yapacağı etkiler dehşete düşürücü. ) Keyifli okumalar dilerim. Başka incelemelerde görüşmek üzere.

27 Ocak 2013 Pazar

Cadılar Dışarıda! , Terry Pratchett





Desiderata Ana öldüğünde ondan boşalan peri annelik işi için bir halef ataması gerekir, ölümünden hemen önce sihirli değneğini ve sıfatını genç Magrat'a aktarır. Bu genç fulltime cadı ve part time peri anneye yardımcı olmak için Dadı Ogg ve efsanevi Havamumu Nine'de onun peşine takılır ve bir krallığı masal diyarına dönüştürmeye çalışan hikayelere savaş açarlar. Hikayeler mutlu sonla mı bitmeli? Mutlu sonlarla savaşabilir misiniz? Üç çılgın cadının, zombilerle, gökten düşen çiftlik evleriyle, maskeli balolarla ve aynalarla mücadele etmesi gerekecektir.

Yazar, insanların düşüncelerini ve hayatlarını değiştiren tüm dayatmacı kollektif bilinçaltına saldırmış. Kaleminden hiçbir akım kurtulamamış: savaş sanatları, reiki, quantum iyileşme, masallar vs... Aynı zamanda en bilindik masallara farklı sonlar yazıp şaşırtmış. Roman Külkedisi'nin tersten anlatımı olarak da algılanabilir. Göndermeleri arasında, Dracula, Oz Büyücüsü, Kırmızı Başlıklı Kız, Kurbağa Prens gibi tanınmış eserler yer alıyor. Esas tartışma mutluluğun dayatılıp dayatılamayacağı... seçim hakkı olmadan mutluluk mümkün mü? veya bir anlamı var mı? Tıpkı "Küçük Tanrılar" da olduğu gibi seçimin insanlara bırakılması savunusu çok yoğun biçimde işlenmiş.

Mizahı kelime oyunları ve çoğu masalın saçma yanlarının vurgulanması oluşturuyor. Güzel çıkarımları ve doyurucu mizahıyla okuması son derece keyifli bir kitap. Masalları farklı bir ağızdan dinlemek isterseniz... kitabınızı buldunuz.Keyifli okumalar dilerim. Başka incelemelerde görüşmek üzere.

26 Ocak 2013 Cumartesi

2010 : Uzay Efsanesi 2





Discovery'nin yaşadığı trajediden sonra ilk programın koordinatörü Heywood Floyd istifa ettirilmiştir. Hawai Üniversitesi'nde öğretim üyeliği yapmakta olan Floyd, Discovery'nin geri getirilmesi ve meçhul tektaşın incelenmeye devam etmesi için süregelen bir uzay yarışı olduğunun farkındadır. Soyvetler ve Amerika bu zorlu ödüle ulaşmak için güçlerini birleştirirler. Leonov mürettebatına katılan Floyd, en büyük başarısızlığı ve sorumluluğuyla yüzleşmek için uzun bir yol gidecektir. Ancak meçhul taşla Çinlilerde ilgilenmektedir, bu yarışın sonuçlarını ne modern bilim ne de politika belirleyecektir. Yıldız tarlalarının çiftçileri sessizliklerini korumakta bu yeni filizlenen türü yakından izlemektedir...

Merak unsurunu Rama serisi kadar ustaca kullanan yazar, bu kez kurgusuna bolca politika katmış. Uzayın ortasında politik bir kriz patlak verirse ne olur? Görev kontroller araya girebilir mi? Ülkeler savaşır mı? Bunun gibi bürokratik engeller ve uzayın dayattığı çaresizlik öğelerini son derece başarılı kullanmış eserinde. Güneş sistemi içinde yüksek yaşam formlarıyla ilk temas kimsenin beklemediği bir yerde gerçekleşiyor, şaşırtıcı ve hoş bir motif. Yazarın imzası yerine geçen Shakespeare alıntıları yanında; Tolkien ve Yüzüklerin efendisi, Moby Dick, Don Kişot, Disney, Freud, Einstein göndermeleri göze çarpıyor. Tasvirlerini son derece güçlü kullanmış, o parlak renklere dokunacakmışsınız gibi dokumuş kelimeleriyle.

Ekibin psikolojisini es geçemeyen usta yazar, kurgusunu samimi itiraflar ve eşcinsellik gibi motiflerle süslemiş. İlk kitaptaki kahramanımız geri dönüyor. Yıldızların çocuğu Dave Bowman sayesinde hayalgücünün sınırlarında gezindiğimiz yolculuğa devam ediyoruz. Akıcı yazımı ve merağı doygun kullanan bu kitap bir kültün devamı niteliğinde ve ilk kitabından aşağı kalır bir yanı yok. Farklı bir şey okumak isteyenler içinde Uzay efsanesi serisi iyi bir tercih olabilir. Keyifli okumalar dilerim. Başka incelemelerde görüşmek üzere.

25 Ocak 2013 Cuma

Bir Yanılsamanın Geleceği, Sigmund Freud






Metnine özümüzde uygarlığa verilen ödünler yüzünden öfkeli olduğumuz ve yıkıcı davranışlarımızın kökeninin bu olduğunu savunusuyla giren ünlü psikolog, her hakkın eşit dağıtılsa bile, arzu ve siteklerin eşit şekilde giderilemeyeceğini belirtmiş. lider ve kültürle özdeşleşme olmadan grup bilincinin dolayısıyla uygarlığın ortaya çıkamayacağını söylemiş. Sanatın verilen özveriler için bir ikame ve güçlü bir doyum aracı olduğunu, kültürle özdeşleşmeye yardımcı görevi bulunduğunu ifade eden yazar, doyumun en üst tabakasının diktatör olduğunu ve yasakların elde ettiklerini yitirmemek adına bu diktatör tarafından çıkarıldığını  göstermiş.

Doğaya dönme şansımız olsa bile modern insanın eski avcı- toplayıcı toplum modeline uyum sağlamak için fazlasıyla ilerlemiş olduğunu belirterek uygarlığın esas görevinin bizi doğaya karşı savunmak olduğunu ifade etmiş. Tanrıların üç önemli görevinin ( doğaının dehşetini gidermek, kaderin zulmüne alıştırmak, uygarlığın getirdiği acı ve yoksunluklara telafi sağlamak ) zamanla sadece kültürün korunması ve üstü ahlakın yüceltilmesi görevine döndüğünü savunmuş. Dinin, yıkıcı güdülere baraj görevi gördüğünü, ortadan kalkması durumunda insanların uygarlığın dayatmalarından ari olacaklarını ifade etmiş. Kitabın ortalarında kendisiyle tartışmaya başlayan yazar, aklına gelen tüm soruları cevaplamaya çalışmış. Dayton davası ve darwinizm atıflarında bulunan yazar, kutsallık kisvesinden çıkarılıp sosyal kontratın yararlarının açıklanmasının uzun vadede çok daha iyi olacağını savunmuş. Din ve saplantı nevrozları arasındaki belirtileri inceleyen yazar, üzerindeki baskı unsurlarından kurtulamayan insanın tam olarak tanımlanamayacağını ifade etmiş. Oedipal kompleksi doğaya atfederek Tanrı figürünün aile içinde korkulan ve saygı duyulan "baba" figürünün metafizik bir eşdeğeri olduğunu söyleyen yazar, çağı içerisinde düşünülürse çok sayıda kaşın kalkmasına neden olacak çıkarımlarını bilime ve akla methiyeyle kapatmış.

Cesur ve sağlam çıkarımlarla dolu bir eser, samimi anlatı tarzı ve bayağılaşmadan tartıştığı konuların ciddiyetine saygılı bir üslupla yazılmış. Başka incelemelerde görüşmek üzere.