Yazar, "Çıplak Maymun" gibi tartışma yaratan bir çalışmadan sonra, bu kez de insan-hayvanın kurduğu toplumu ve devasa örgütlenmesini irdelemiş. Giriş kısmında insan toplumu ve tutsak hayvanların ( hayvanat bahçesinde doğal ortamlarından uzakta bulunan ) benzer davranışlarını ortaya dökmüş. Doğaya karşı kültür tartışmasına girmekten kaçınan yazar, insanı tutsak bir hayvan olarak tasvir etmiş.
Tarıma geçen avcı-toplayıcı toplum genetik anlamda bu yeni koşullara uyum sağlayacak kadar süre yeni koşullar içinde olmadığı için çeşitli sıkıntılar çekildiğini belirtmiş. Küçük ve kişisel olan topluluklardan yani kabilelerden , devasa süper-kabilelere geçiş sürecini inceleyen yazar; insanın bugünkü örgütlü yapısının avcı dönemlerine dayandığını belirtmiş. Ava ve yiyeceğe ulaşmak için işbirliği yapması gerekli olan neolitik insanın bu işbirliği duygusu üstün liderlere ve altgrup oluşumlarına neden oluyor. Dilin ayırıcı gücünü, jargon ve argo oluşumları, yerel dillerin birleşerek ulusal dil olması, kabile kültürünü yitirmekten korkan insanın lehçe ve ağız geliştirmesi gibi örneklerle açıklamış yazar.
İktidar gücü ne kadar çok insana uygulanıyorsa ( kabile büyüklüğü ) bu süreçte pantheonlar güç kaybediyor ve süper kabileye geçerken tüm yetkileri Tek Tanrı'ya devrediyor. Liderlerin savaşa hem despot olmak istekleri ( güç kullanma arzusu ) hem de halk tarafından sevilmek, çevresinde kenetlenmek güdüsünden faydalanmak için ihtiyaç duyduğunu ifade eden yazar, dışarıdan gelecek tehditlerin bağlılığa sebebiyet verdiğini detaylı bir şekilde açıklamış. Modern çağın yönetim açısından uzman kimselere ihtiyaç duyduğunu, sorunları çok ve karmaşık olması sebebiyle uzaman bir yönetici kasta gidildiğini açıklayan yazar, yetki dağılımı ve ve örgütlenmenin doğasını açıklamış.Kent, yaşamının merakı ve oyunculuğu, zihinsel yarışmacılığı bileylediği için tercih edildiğini belirten yazar, intihar oranın kentlerde çok daha yüksek olduğunu göstererek modern çağın ciddi baskılarını ifade etmiş. İntihar olgusunun statü yarışına kendini fazla kaptırmış kimselerde daha çok görüldüğünü de eklemiş.
Görücü usülü evliliklerin biyolojik şartlanmalara aykırı olduğunu, aksi iddia edilse de çift kurma ( birliktelik, evlilik vs. ) olgusunun son derece doğal ve gerekli olduğunu belirten yazar, uzun süre tutsak kalan hayvanlarda şizoid karakter özellikleri görülebileceğini örneklerle açıklamış. Egemen liderin özelliklerini ve seksin çeşitlerini evrimsel tabanda inceleyen yazar, iç-grup / dış -grup ( biz / ötekiler ) ayrımlarına detaylı yer vermiş. Statü seksi ve sembollerin bilinçaltı anlamlarına geniş yer veren yazar, Lorenz, Bowlby ve Freud'un kuramlarına bolca gönderme yapmış. İnsanın maddi bolluk içinde davranışsal yoksunluk çektiğini ifade eden Morris, Modern çağın ikilemlerini eleştirmiş ve son bölümü kabul törenlerine ayırmış.
Dil samimi ve akıcı. Bazı kuramlar çiğ dursa da, cesur bir çalışma olduğu su götürmez. İnsan ve kurduğu toplumla ilgili olarak birbirinden tartışmalı çıkarımları son derece açık bir şekilde anlatmış yazar. Eğer davranış-bilim ve sosyoloji ilginizi çekiyorsa bugün bile içimizde yaşayan kabile üyesi-avcı insana göz atabileceğiniz güzel bir eser. Giriştiği çoğu tartışmada nesnel kalmayı başarması da büyük bir artısı. Keyifli okumalar dilerim. Başka incelemelerde görüşmek üzere.
"İnsanların tabiatı aynıdır, onları farklı kılan alışkanlıklarıdır." Konfiçyüs
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder