40 katlı, tüm ihtiyaçlarını kendi karşılayabilen bir gökdelen. 2000 dairede, 2000 farklı hayat. İnsanları bir araya getirmek için değil ayrı tutmak için dizayn edilmiş bir mühendislik ve mimari şaheseri. Bu gökdelenin sakinleri, kafaları üzerinde asılı duran beton kabusa zamanla teslim olacak, önce sınıflara ayrılacak, ardından klan savaşlarına katılacaklardır. Durumun kontrolden ne kadar hızlı çıkacağını ise kimse tahmin etmemektedir...
Anthony Royal, binanın mimarı ve üst sınıfın lideri, Robert Laing ise orta sınıfa ait bir doktor, Richard Wilder, alt sınıfın lideri ve bir Tv programı editörü. Hikaye bu üç karakterin kendi iç çatışmaları ve sınıflar arasındaki çatışmaya verdikleri tepkiler üzerinde yoğunlaşıyor. Önceleri gelir ve sosyal konum üzerinden ayrılan katlar arasında hiçbir sorun yaşanmazken, ufak kışkırtmalar bir sınıf savaşının patlak vermesine sebep oluyor. Binanın kendisi üzerinde çok sayıda imge toplanmış: Toplumun seviyeleri, betondan bir Everest; önceleri sağlıklı normal insan ( modern insan ) olan, baskı ve beklentiler altında çürüyen hasta toplumun özdeşleştiği bir gösterge... Bir mücadele, değerini kanıtlama çabası, modern bir hayvanat bahçesi, kuş kafesi, hapishane... Binanın içinde gelişen olaylar örgüsü, sosyal ve zeka açısından gerileme motifi üzerinden Freudyen ve Sosyal Darwinist göndermelerle bir savaş alanına dönüşen vahşi bir kurgu sunuyor. Le Bon'un ilkelerine göz kırpan hedonist partiler, ardından başlayan kışkırtmalar, sözlü şiddetin dahil oluşu ve ardından katıksız şiddet toplumun içinde bulunduğu varoluşsal mücadeleye vurgu yapmakta.
Karşıt anlamlara ve abartıya bolca başvuran örgüde, iş yaşamı apartman yaşamından kademe kademe ayrılıp kopuyor. İnsan ilişkileri çıkar ve güvensizlik üzerine kurulmaya başlanıyor. Hebefrenik bir gerileme olarak kendini gösteren çürümeye vurgu yapan martılar motifi, kokuşmuş gökdelenin tepesinden bir an olsun ayrılmıyor. İnsanlar önce ilişkilerini ve işlerini savsaklıyor, ardından kişisel saygı ve temizliklerini. Taş Devrine doğru hızla ilerleyen toplumun teknoloji harikası bir gökdelende yaşıyor oluşu, çok güçlü bir tezat olarak okurun karşısına çıkıyor. Gökdelen tüm karakterler için farklı anlamlara geliyor. Royal için, üstünlüğü kabul ettirmesini sağlayacak ve fiziksel hasarlarının ötesinde tatmin sağlayacak bir araç, Laing için araya karışabileceği, uyum sağlayabileceği bir kovan, Wilder içinse tırmanılmayı bekleyen betondan bir dağ.
Cep kıyametinin patlak verdiği bina sonlarına doğru bir kıyım makinesine dönüşüyor. Koridorlarında golf sopalarından yapılma yaylarla avlanan, trabzanlardan sökülmüş sopalarla gezen katil ve tecavüzcülerin dolaştığı, insanlığın sona erdiği zayıf bir deney. Ekzogeni çöpe atılıp aile içi üremeye dönenler, zekası 3 yaşındaki çocuklardan daha az kalanlar, evrimsel açıdan gerilemeye vurgu yapan sert motifler. Kadınlar matriarşiye geri dönerken insan ırkının en temel gelişim unsurlarından biri daha ortadan kalkıyor, yamyamlık geri dönüyor. Öyküdeki gökdelenin ikizi karşıda gururla dikilirken örgü başlarındaki ufak ve görülebilir sorunların orada da ortaya çıkması tüm toplulukların sonunun aynı olacağı öngörüsüyle metni kapatıyor.
Sert, güçlü bir metin. Ciddi eleştirileri arasında, kayıtsızlık, ilişki kurmadaki kopukluk ve birey olmanın zorluklarının yanında modern yaşamın tüm buhranları yer almakta. Yeraltı edebiyatı öykünmeleri sezilen eserde, okurun yüzüne sıvanılacak düzeyde bir örgüye rastlanılmıyor. Keyifli okumalar dilerim. Başka incelemelerde görüşmek üzere.
Not: İş yaşamı ve ev yaşamı arasındaki yer değiştirme öyle gözükmese de eserin en güçlü vurgusu ve özelliği bence.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder