31 Mart 2013 Pazar

Ra Çağı, James Lovegrove


Teğmen David Westwynter, istihbarat paylaşımı olan görevinin bir pusuya dönüşmesiyle esir alınır. Bir Osirisyak olan David şans eseri tutsaklıktan kurtulur ve çölde başıboş gezmeye başlar, artık bir asker değil, zaiyattır. Yolu Hürmısır'ın Özgürlük Savaşçıları ve çekici lideri Zafirah ile keşisen David kendini tek ateist toplum olan Hürmısır'da bulur. Gizemli bir figür olan Işıkgetiren çevresinde toplanan milisler tüm dünya ve tanrılara savaş açmaya hazırlanmaktadır. David, bu topyekün savaşta yer alacak ve Işıkgetiren'in milislerine katılacaktır. Ancak tüm dünya ve tanrıların yanında geçmişi ve inançlarıyla yüzleşmesi gerekecektir... Yukarıda ise Tanrılar Meclisi'nde bir karışıklık ve çözülmesi gereken sorunlar vardır.

Dünya, Mısır pantheonu arasında bölüşülmüş bir pastaya dönmüş, geçen yüzyılda tüm diğer din ve tanrılar yeryüzünden silindikten itibaren tanrıların inançlarını benimsemiş koalisyon ve milletler arasında bitmek bilmeyen bir savaşın içinde kıvranmaktadır. Tanrılar, inananlarını ba enerjisi ile ödüllendirmekte çoğu savaş aracı bu enerjiye gereksinim duymaktadır. Rahipler, tanrılar ile en yakın temasta olan kişiler olarak en üst karar mercileri haline gelmişlerdir. Tanrısal yakıtla dolu olan zaiyatlar mumyalar olarak geri dönmekte bitmeyen savaşlarına devam etmektedirler.

Devasa mantık hatalarıyla dolu olan kurgu kendi ağırlığını taşıyamayıp çökmekten kurtulamıyor. Yazarın elinde milislerden oluşan bir ordu var ancak ikmal yolları ve araçları için elde edilmesi gereken yakıt, mühimmat ve erzak gibi hayati öneme sahip şeyler yok, temin edilmiyorlar. Ateizmi savunan figürün dini bir lider olarak kurgulanması örgüdeki kocaman bir deliğe işaret ediyor. askeri eğitimle uzaktan yakından bilgisi olmayan yazarın karakter ve savaş poziyonları kızıştığı zaman örgüyü elinden kaçırdığı göze çarpan bir unsur. Özellikle aksiyon ve savaşın yoğun olarak işlendiği kurguda bir ciddi bir kusur. Tüm dünyayı ve tanrıları karşısına almayı düşünen bir figürün propaganda yapması gerekir, görüşlerini ve ilkelerini karşı taraf ve sivillere ulaştırması, asimetrik savaş sürdürmesi gibi çabaların belirtilmesi eksik kalan yönlerden biri.

Hikayeyi zenginleştirmek için karakterler arasında gelişen ( geliştirilmeye çalışılan ) aşk, o kadar yavan ve kuru kalmış ki, ne karakterlere ne kurguya katkıda bulunabiliyor. Karakterler kağıttan ve boyutsuz. bazı eşcinsel öğeler 2 uçta kullanılmış ya korku ve tiksinti öğesi ya da tanrılar arasında çok normal olan sıradan bir şeymiş gibi... Yazar bu motifle ne yapacağını bilememiş gibi gözüküyor. Alt metin değişimi desteklerken beklentilerin altında kalıyor ve determinist önermelere teslim olup çoğu yerde nihilizm çukuruna düşüyor. Sonuçta değişim, devrim gibi cesur motiflerin suyunu çıkaran kullanamayan örgü içinde boğulan şeylerden bir tanesi de militarist toplum eleştirisi.

Yazarın örgüsünde tek takdire değer şey Mısır pantheonunu araştırmış olması. Bunun dışında imgelere baktığımız zaman belki çatışmalara günümüzdeki hiziplenmelerin öykünmesi gözüyle bakılabilir. Ancak bu açıdan bakılsa bile eksik kalan bir çaba. Başka incelemelerde görüşmek üzere.

NOT: Göz attığım incelemelerde Zelazny öykünmesi olduğu ( Işık Tanrısı ) yüzünden eleştirilmiş, ilgisi dahi yok. Bu yüzyılın Ballard'ı yakıştırması yapılması ise üzücü ve gerçekten fersahlarca uzak bir yorum. İki ustanın da eserleriyle karşılaştırsak çok ( ama çok ) kısa kalıyor.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder