18 Ekim 2013 Cuma

İnsan Ruhuna Yöneliş, Carl Gustav Jung


Yazar, fiziğe duyulan güvenin ruhsuz bir ruhbilim yarattığını savunarak metnini açmış. Metafiziğin değer kaybetmesini fazla kişisel alan yazar, ruh ve bilincin aynı kefeye konmasına karşı öfkeli olduğunu ifade etmiş. Bilinçaltını ölçütsüz yücelten Jung, bilinçaltının tüm ataların ve tüm yaşamış insanların deneyimlerini barındırdığını savunan yazar, bilinçaltının ancak bilinçten hareket edilerek açıklanabileceğini belirtmiş. Bilgi felsefesi ve algı üzerinde detaylı durarak dış dünyanın olduğunu gibi algılanıp algılanamayacağını tartışmış. Bilincine vardığımız her şeyin ruhsal araçlardan başka bir şey olmadığını savunan yazar, her insanın içgüdüsel olarak ruhsal yapısının genelde başkalarına benzediğini varsaydığını ifade etmiş.

Arkaik bilinçaltının bilincin sınırlarında yer aldığını ve ortaya çıkmak için krizleri beklediğini söylemiş, kullanılan deyimlerin bilincin ne denli kolay sarsıldığını göstermek adına örneklemiş. Ciddi krizlerin ardından gelen düzen bozukluklarına kopuş ( dissociation ) dendiğini belirtip düalist önermelerde bulunarak klasik Çin felsefesine giriş yapmış. Düşlerin arkaik bilinçaltına açılan kapılar olduğunu savunan yazar, kendini tanımayan kişinin başka kimseyi tanıyamayacağını söylemiş. Çağın bireysel eğiliminin sonucunun kollektif insana doğru ödün verici bir geri dönüş olduğunu iddia eden yazar, bilinçaltı olaylarını 3'e ayırmış: Anlaşılır, dolaylı anlaşılır, anlaşılamaz olaylar. Bilincin 4 bileşeni olduğunu iddia eden Jung, bunları şu sırayla incelemiş: Duyum, düşünce,duygu,sezgi. Bu  bileşenlerden biri görev yüklendiği zaman karşıt işlevini içeren bölümün devre dışı kaldığını belirtmiş.

Kişileri sınıflara ve kategorilere ayırmanın gereksiz olduğunu, kişiliğimizin bilincin dışında kalan oluşmasını sürdüren bir yanı olduğunu, belleği; bilinçaltı içeriklerini yeniden ortaya çıkarma yetisi olduğunu söylemiş. Süperegoyu gereğinden fazla yücelten Jung, halüsinasyonların sezgiden kaynaklandığını savunmuş. Kimi yerde ırkçı yorumlamalar yapan yazar, kompleksin bilinçli veya bilinçsiz derecelerde yer alan çoşkusal düzeyi ruhsal bir içerik olduğunu iddia etmiş. Kişinin yaşamında karşılaştığı yeni verileri, kompleksi doğrultusunda algılayıp anladığını, kompleksin değişikliklerine göre yaşadığını belirtmiş. Kompleksin bilincin denetiminden bir bölümüyle veya bütünüyle kurtulmuş ayrı bir ruhsal varlık oluşturduğunu savunan yazar, odyo halüsinasyonları kompleksle açıklamaya çalışmış...

Benlik'in enerji taşıyan özerk ve kendini özgür kılan bir kompleks olduğunu savunmuş ve psikosomatik tepkimeleri " histeri" ye bağlamış. Şovenist ve seksist yorumlar ( "akılsız özneler, özellikle kadınlar"...) yapan yazar, komplekslerle bölünmüş kişilik arasaında ilkesel açıdan fark olmadığını, komplekslerin bölünmüş ruhlar olduğunu savunan varsayımın kesinlik!!! kazandığını iddia etmiş. Kompleks ve nevrozu karıştıran Jung, kavramanın düşüncelerimize uygun düşen bir bilgiden başka bir şey olmadığını belirtmiş. Rüya yorumlama tekniklerine giren yazar, düşlerin simgesel içeriğinin iç çatışmaların çözümünü de kapsadığını ifade edip, telepatiyi yadsımanın bilimsellikten uzak bir tutum olduğunu iddia etmiş!!! Ruh ekonomisini sıkça kullanan yazar, libidoyu yüceltmiş.

"Akıl hastalıklarının beyin hastalıkları" olduğu dogmasınının maddeci ve gereksiz bir görüş olduğunu söyleyen (!!!) yazar, "kendini gerçekleştiren kehaneti", düşler üzerinden yorumlamaya çabalamış. Ruhun arkaik yapısından doğan imgeler ve eğilimlerin düşlerde ortaya çıktığını savunurken Freudcu ekolden ayrıştığını kanıtlamaya çok çabalayan Jung; hastalarının bireyselliğini savunurken konu çocuklara gelince püriten endoktirinasyonu yücelterek inandırıcılığını yitiriyor. Mitolojik canlılara simgesel anlamlar yüklenmesinin insanlara buna ihtiyaç duymasından kaynaklandığını belirten yazar, her insanda doğuştan bulunan (!!!) ırksal bilinçaltını açıklamaya girişiyor. Darwinyen bir gelişim sürecini bilinçaltına ve kültürel ilerlemeye uyarlamaya çalışan yazar, "noosfer" düşüncesini cilalayarak üzerine Lamarck'ın "öğrenilen özelliklerin aktarılması" nı eklediğini okuru rahatlıkla görebilir: Kollektif bilinçaltı... Orta yaş krizini nevrozla karıştıran yazar, arketiplere değinip metnini kapatmış. Konuyla ilgilenen kişilerin dahi çok fazla yararlanamayacağı küflenmiş inanışlarla dolu eksik bir makale. Başka incelemelerde görüşmek üzere.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder