Erling Fall, Norveç'li bir sulh yargıcıdır. Sevdiği kadının onu aldatıp terk etmesinden sonra üvey kızlarını da alıp gitmesi, Fall'u iş göremez hale getimiştir. Geçirdiği ağır depresyondan kurtulmak adına çılgınca şeyler deneyecek seviyeye gelen Fall, çocukluk arkadaşlarından birinin çağrısına cevap verir ve Dünyanın doruklarına yapılacak bir geziye dahil olur. Norveç'in seçkinlerine kendini ispat ettikten sonra onlara dahil olan Fall, Kvaerland grubu adına yeni yatırımlar peşinde koşacak bir danışman olur. Ancak kendine saygısını yerine getirmek için alması gereken uzun bir yolu vardır...
Yazar, çağa egemen olan kayıtsızlığı vurgulamak için çok doğru bir arkaplan seçmiş. Norveç'in Avrupa Birliği ve diğer ırklara bakış açısı son derece dar olduğu için izole ve temassız yaşamlar sürdürdüklerini Fall ailesi üzerinden ele almış. Fall, karakter olarak çok katman sergileyemeyen ancak içinde bulunduğu çıkmaz ve depresyonu son derece güçlü aktaran bir karakter olarak okurun karşısına çıkıyor. Üstü kapalı bir freudyen sapma gösteren karakter, onu hor görüp incitecek kadınlar seçmek konusunda babasıyla aynı izleri takip ediyor. Tüm kitap boyunca okurun karşısına çıkan Merete Bover ismi, kimi yerde şeytanlaştırılıyor, kimi yerde yüceltiliyor. Karakterin özellikle kadınlara karşı "çekme - çatışma" döngüsünü tekrarlıyor olması, yazar üzerinden çok kez geçtiği için okurun normal karşılayacağı bir motif haline dönüşüyor. Karakterin özellikle kendi acısı karşısındaki duyarlılığı samimi bir tonda aktarılmış. Yönetilmeye ihtiyaç duyan bir karakter olan Fall, karısının onayını alamazsa ablasına, eğer ablası mevcut değilse annesine koşuyor.
Gudmund Kvaerland karakteri üzerinden modern batının ikiyüzlülüğü ve çelişkilerini tanımlayan yazar, iki karakter arasındaki ilişkiyi tam olarak asla tanımlamıyor. Tutkularını yitirmiş yenilmiş erkeklerin hayatlarını tehlikeye atmadan yaşamda ilerleme kararı alamamaları durumu son derece güçlü ve kimi yerde mizahi tonlarda işlenmiş. Daha yüce amaçlara tutunarak varlıklarını onatmaya çalışan bu seçkinler grubu boş hedonizme sarılıyor ve çoğu zaman kayıtsızlıktan, nihilizmin kıskacından kaçamıyorlar. Kimi varoluşsal sorgularda tezatlarla vurgu yapmayı tercih eden yazar Apollonik ve Dionysosçu çatışmaları içerine mahkum olmuş insanları güzel betimlemiş. Nesne - özne karmaşası yaşayan karakterler anlamsız gösteriş budalalıkları ile statülerini her zaman belli etme gereği duyuyorlar.
Karakterin yaşadığı değişimler, özellikle rüyalarında gördükleri üzerinden açıklanmış. Rüyasında eski eşini boğduğunu gören Fall, yeni bir hayata hazır olduğu çıkarımını yapıyor ve karakter bir eşiği geçmiş oluyor. İkinci eşik ise dağcı arkadaşlarından birinin cesedinin yaşama döndüğünü gördüğü rüya ile kendini bitirme arzusuna karşı ve tutkusuzluğuna karşı baş kaldırdığı ilk an olarak okura sunulmuş. Komünizm ve kapitalizm çatışması konusu Fall'un yeni eşiyle olan ilişkisi üzerinden tartışılmış. Sahiplenme saplantısı gösteren karakter bir kıskançlık krizi sonucunda daha önceden akıl dahi edemeyeceği ( bir yargıç olarak karşısından durduğu ) bir şey yapmaktan geri durmuyor. Yazar sanki insanların sanıldığı kadar çok değişmediklerini vurgulamak istermişçesine Fall'a aynı döngüyü tekrar ettirmiş. yeni eşini kökenlerinden ve görüşlerinden fiziki olarak uzaklaştırıp izole eden karaktere veda ederken, okurun kültür farklılığından dolayı garipseyebileceği bir noktaya dikkat çekmek gereği duyuyorum. Yazar tüm karakterlerden bahsederken resmi bir dil kullanıyor. Tüm özneler tam isim şeklinde: Erling Fall, Merete Bover, Gudmund Kvaerland gibi...
Kitabın geneline bakıldığından son derece ilginç bir eser olduğu ortaya çıkıyor. Kimi yerlerde kendisiyle çelişen yazar, sanki bir vicdan muhasebesini sayfalara taşımış olduğu hissi verebiliyor. Öznelerin resmiyeti yüzünden karakterlerle özdeşleme sıkıntısı çekebilecek olan okur, samimi ifadeler ve itiraflarla ustaca esere tekrar bağlanıyor. Başarılı bir eser.
Not: Yazar önerisi için teşekkür ediyorum.