15 Temmuz 2013 Pazartesi

Gece Oturumları, Ken MacLeod


Uzak gelecek... İman ( Petrol ) Savaşları'ndan sonra nükleer silahların yıkımını tekrar açığa çıkaran insanlık, kendi eserinden o kadar tiksinir ki yabancı düşmanlığını körükleyen, insanları cahilliğe iten bir unsuru hayatlarından çıkarır: Din. Teizm ve ateizm kabul gören kıstaslar halini alırken geçmişin dinleri ve görüşlerini savunan kişiler güçlerini yitirir. Teknoloji, insan yaşamına fazlasıyla nüfuz etmiştir. Seküler materyalizmin altın çağında küllerinden yükselen bir oluşum, herkesin yaşamını tehdit edecek seviyeye gelmeden durdurmak ise İskoçya polis teşkilatından komiser Adam Ferguson'a düşecektir.

Fütüristik temalara fazlasıyla hakim olan yazar, sosyal dinamikler konusunda donanımlı olduğunu tüm kitap boyunca sergilemekten çekinmiyor. Orwellvari abartılı tezatlar, günümüzdeki olay ve örgülere vurgu yapıyor. Teknoloji, sosyal yaşamla o denli içli dışlı ki bugüne yapılan vurgular bile gözden kaçabilir ( iThink ). Yazar bu tonu okuruna aktarırken incelikli davranmış. Stanislaw Lem'in Yıldızlardan Dönüşü romanında olduğu gibi okuru o denli romana sokuyor ki bu eserin esasen bir distopya olduğu gözlerden kaçabilir. Sosyal kastlar yer değiştirirken dünya tarihinde her seferinde olduğu gibi o sırada güçlü olan görüşlerin kiralık kası olma görevi kolluk güçlerine düşüyor. "Tanrı Bölükleri" fanatiklerin kilise ve ibadethanelerini basmış, kimi zaman dövmüş kimi zaman öldürmüş. İman Savaşları'nın esasen kaynaklar adına yapıldığı bilgisi herkese açık bir bilgi olduğu için devir daimin ilk günlerinde düşmanlıklar fazlasıyla yoğun.

Mikroskobik kameralar, kızılötesi gözlem araçları, polislerin sağ kolu olan Leki'ler gibi fütüristik öğeler romana çok güzel yedirilmiş. İman savaşlarının ardından sakatlanan veya deforme olan ( mutilado 'lar ) çok sayıda insan sibernetiğin olanaklarından yaralanmıştır. Bazı üretilen savaş makinelerinin bilince kavuşması ve çoğunun sürgün edilmesi gibi öğeler insan ve robot arasındaki ayrımın fazlasıyla incelmesine yol açmıştır. Buna rağmen insanlık sorgusuna girmiyor yazar, garip bir şekilde o kadar başarılı ki girmediğini de pek fark ettirmiyor. Hikaye robotlara vaaz veren bir rahip / elektronik mühendisi olan John Richard Campbell, polis  komiseri Adam Ferguson ve Bir Vj olan Dave Varşova arasında gel gitlerle örülmüş.

Doğal olarak Turing testi göndermesi yapan yazar, insansı robotların hukuki ve etik açısından toplum vicdanında koca bir delik olduğunu vurgulayı, bazı pasajlarda usta Asimov'a selam vermeyi unutmuyor. Frankestein, Kubrick ve Clarke ( Uzay asansörü daha fazla ipucu vermeye gerek yok sanırım. ) atıflarında bulunan yazarın, "makinaların yükselişi " motifini hakkını vererek kurguladığı gözden kaçmıyor. Tıbbi iktidarı da inceden yeren yazar, karanlık gelecek kıstaslarını dolduracak bir öğeyi daha kurgusuna dahil ederek, kurgusunu ve komployu büyütüyor ( ustaca bir hamle ) : Mega şirketler. Son bölümlere doğru klişe de olsa taptaze bir açıyla vaize inancını sorgulatan yazar, son derece güçlü bir siyasi ve polisiye bilim kurgu kaleme aldığını okuruna bir kez daha kanıtlıyor. Ufak mantık hataları elbette mevcut ama sürükleyici yapısı, güçlü çıkarımları nedeniyle göze takılmıyor. Çeviri hatası bulundurmaması ve dipnotlarla tasvirlerin desteklenmesi diğer artıları. Önerilmeyecek gibi değil. Keyifli okumalar dilerim.

Not: "Modern çağın Orwell'i" ( henüz ) değil ama bu çırak ustasının yüzünü kara çıkaracak gibi durmuyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder