13 Temmuz 2013 Cumartesi

Android ve İnsan, Philip K. Dick


Usta yazar metnini, ilkel insan ideası üzerinden; nesne- özne tanımlaması yaparak ve antropomorfizm açılımlaması yaparak açıyor. Sibernetik ve insan zihnini yapay zeka kurulumu yaparak çözümleme çabalarına değiniyor. Teknolojinin ilerleme hızının toplumsal normların takip edebileceğinden daha hızlı değiştiğini belirtmek adına Stanislaw Lem atfı yapıyor ve "Dikiş makinası" adına okurun üzülmesini garantiliyor. Özgür irade sorgusuna değinen yazar yükselen kayıtsızlığa karşı uyarılarda bulunuyor: " Dış dünyayı daha canlı hale getirdikçe daha cansızlaşıyoruz."

İnsanlık sorgusuna giren yazar, özgün insanlık kavramının ölümünden bahsederken "uyumculuğa" diş bilediğini açıkça gösteriyor. İnsanın çabalarının anlamı olması adına hedeflerine ulaşırken insanlığını yitirmemesi gerektiğini ifade ediyor : "Ad astra par hominem" ( insan olarak yıldızlara ). Varlığımızın doğasını daha iyi kavrayabilmek adına çaba harcamamız gerektiğini çoğu pasajında vurgulayan yazar, bradbury'e atıfta bulunuyor ve bir hikayesini kendi yorumluyor. insanların en bayağı fesatlıklarının bile makinelerin en görkemli yönelimlerinden üstün olduğunu vurguluyor. Kayıtsız kalan yığınlar androidlerle özdeşleştirilmiş eserde. Orwell'e atıfta bulunuyor ve 1984'ün öğeleri üzerinden kendi zamanının gençliğini hem yüceltiyor hem de ufaktan sitem ediyor. Uyuşturucu için serbest kontrol laboratuvarları ile ilgili bilgilerini ve kişisel geçmişinden bölümleri okuruyla paylaşıyor.

Tıbbi iktidara yüklenen ve dönemin kişilik kasaplarını eleştiren yazar, şizofreni ve şizoid yapılar hakkında görüşlerini açıklıyor. Türümüzün doğal seçiliminin kadının dayanıklılığında yattığının altını çizen yazar ünlü bir İsa heykeli üzerinden görüşlerini detaylandırmış. "Dünyevi çilecilik" görüşüne kaymadan acının üstesinden gelme ve mücadelenin insanı insan yaptığını belirtmiş. Bu konuyla ilgili olarak son derece hüzünlü bir anekdot paylaşan yazar çoğa zaman Paglia'nın yüzünü güldürecek çıkarımlarda bulunmuş. Doğa kadın ile özdeşleştirilmiş, insanın kadının bağrına dönme özlemi ve doğayla bir olma arzusu üzerinde detaylı durmuş. bu biraz da olsa Freud ve Paglia harmanı görüşlerden sonra zaman algısı konusuna geçiş yapmış. Dante ve İlahi Komedyasına atıfta bulunduktan sonra romanlarında sıkça kullandığı öğeler olarak okrunun karşısına çıkan "zaman kaymaları" na değinmiş. Plak benzetmesini yapan yazar, zaman algımızdaki bozukluklar ( Ubik ), düşler ve gerçeklik sorgusu ( Aksın Gözyaşlarım Dedi Polis ) na değiniyor. Joyce'a atıfta bulunup otorite sorgusuna giriyor.

Guin'e ve eseri "Lathe of Heaven" e bolca güzelleme dizdikten sonra zihnin ve beynin ikiliği, sağ ve sol yarım küre bölümlenmesi konularında görüşlerini aktarıyor. Jung'un "kollektif bilinçaltı" yüceltiyor ve Gestaltçı bir bütünlük sunan "Noosfer" kavramı üzerinde duruyor. Çoğu romanının gördüğü rüyalardan esinlenerek yazdığını itiraf eden usta, Düalizm ve Taoist yorumlamalarla rüyalar ve yaratıcılık üzerine ufak bir söylev vermiş. "Androidler elektirikli koyun düşler mi?" romanına gizli bir atfı kayıtsız karakter yergisinde kullanmış ( kaplumbağa sorusu ). Maslow atfı ve varoluşçu akıma selam duruşunun ardından "Albemuth özgür radyosu" romanına gönderme yapmış. Yakından takip ettiği bir bilim adamı olan Ornstein'e yazdığı mektubu paylaşarak metnini kapatmış. Son derece akıcı yazımı ve samimi tonuyla buram buram isyan kokan bir kitap. Rahatlıkla öneriyorum. Keyifli okumalar dilerim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder