1 Temmuz 2013 Pazartesi

Komadaki Sevgilim, Douglas Coupland


Lise son öğrencileri olan Richard ve Karen genç aşıklardır. Çılgın bir partiye katılmadan önce yaşadıkları kaçamağın tatlı mayvaşlığını üzerlerinden henüz atmamışlardır ki Karen bilincini yitirir. Komaya giren Karen, arkadaşlarının hayatlarını dondurmuştur bir bakıma. Çocuksu ve kinik hamilton, inek ve mesafeli Linus, manken adayı güzel Pamela, zeki ve sağduyulu Wendy ve Richard, yeni yaşamlarına arkdaşları olmadan başlamak zorundadırlar. hayatın masumiyetlerine ve hayallerine ne şekillerde saldıracağından haberleri yoktur henüz. Herbiri ayrı yönlere savrulurken en sert darbeyi Richard alır: Karen hamiledir...

Yazar, X kuşağının kaybedenlerini, kara koyunlarını , modern çağın en büyük günahkarlarını kaleme almış: Verimsizleri, uyumsuzları. Hepsi üzerlerine yıkılan kültürel baskı ve uyumculuğun dayatmalarına karşı farklı yöntemlerle başa çıkmaya çalışıyorlar. Wendy, kendini derslerine veriyor ve başarılı bir doktor oluyor, ancak kendine ve hayatına ayıracak vakti ve enerjisi kalmıyor. Hamilton, çocuksu tavırları ve patavatsız tavırları ile insanlarla temas etmekten kaçıyor. Pamela, kendini ondan beklenen hayata teslim ediyor ve Vogue'un kapaklarını süslüyor; kokain ve mücevherle dolu bir hayal dünyasına sığınıyor. Linus, sağlam bir mühendis oluyor ve kendini izole ediyor, elektriğe insandan çok değer veriyor. Richard için ise hayat donmuş, uyuyan güzeli nin ayılması hayaline kadar içkiyle öldürülen bir zaman diliminden başka bir anlam ifade etmiyor. Karen'in annesi Lois ise kendi imajında yontabileceği yeni bir çocuk olduğu için kızının kaybnı hissetmiyor.

Karakterler dağılmış hayatları arasında koşturur durur, tutunmaya çalışırken yaşam akar gider. Karen ve Richard'ın kızı Megan küçük bir goth, asi ve vahşi bir gence dönüşür. Richard ne kadar temas etmeye çabalasa da bir otorite veya saygı figürü yerine bir utanç kaynağıdır. Donuk ve gittikçe kabullenmeye dönen bir hüznün hakim olduğu kurgu kimi yerde amatörce hatalara sahne olsa da karakterlerin duyguları genelde güçlü işlenmiş. Tüm hayatını sevdiği kadını beklemeye ayıran adam motifi ise en taş yürekli okuru bile duygulandıracak kadar çarpıcı. Teknoloji ve getirileri masa altına yatırılsa da güçlü argümanlar sunamıyor kurgusu.

Ancak 17 yıldan sonra Karen gözlerini açtığında kurgu hız kazanıyor, duygusal yumruk salvolarıyla okuru kendine bağlıyor. Onun yaşamına 17 yıl yaşlanmış dünya, sevgilisi ve arkadaşlarının, ailesinin yeni hayatlarına, küçük kızını tanıma ve bedenine hükmetme çabası son derece canlı ve başarılı bir şekilde okura sunuluyor. Yazar bu noktadan sonra kitabına bir son yapsa, uyumculuk karşıtı görüşlerini karakterlerin sefaleti üzerinden vurgulamaya devam etse daha iyi olacakmış denilen noktaya geliyor. Karen'in uyanmasından kısa süre sonra nasıl ortaya çıktığı bilinmeyen bir hastalık Dünyayı kasıp kavuruyor. Yakalanan kimseler yorgunluk ve denge kaybı gibi belirtiler sergiledikten sonra uykuya dalıyor ve yaşamlarını yitiriyorlar. Kısa zaman içinde dünyada tanıdığımız karakterler hariç kimse kalmıyor... Vonnegutvari motifleri kullanmayı seven bir yazar olan Coupland bir hayaletin bakış açısıyla aktarıyor son bölümlerdeki olayları. Ancak bir karşı kültür devrimi manifestosuna dönüşen metinde kendisiyle çelişen, ciddi mantık hataları yapan yazar çok zayıf bir sonla kitabını bitiriyor. Geneline bakılınca çok daha fazlası olabilecek bir kitap, ama ortalamayı geçemiyor. Başka incelemelerde görüşmek üzere.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder