30 Kasım 2013 Cumartesi

Hayvan Hakları, David Degrazia


COK'un ( compassion over killing ) Nisan 201'de entegre tavukçuluk tesisine yaptığı baskınla metnini açmış yazar ve sormuş: "İnsanlar karşısından hayvanların ahlaksal statüsünü nasıl anlamalıyız?" Aristo'nun vurguladığı, "Yaradılış Merdiveni" görüşünün perçinlendiği hayvanların daha düşün konumda olduğu görüşünü ve tarihini irdeleyerek başlamış. Aristo'nun seksist ve elitist görüşleri gibi inanışlar İncil'in de üzerine çimento dökmesiyle iyice sağlamlaştı derken yazar ( benim yorumum bu tabi ki )  hayvanların nesnler gibi kullanıma açık hale geldiğinin altını çizmiş. Descartes ile başlayan mekanik görüşün, insanın üstünlüğü görüşünü iyice cilaladığını, bu görüşle beraber hayvanların akıl yürütmeden ve duygulardan yoksun organik makineler olarak sınıflandırıldığını belirtmiş.

Hobbes, Locke, Kant gibi büyük filozofların akıl yürütmeyi çok görseler de hayvanlara duyguları atfettiklerini, Bentham'ın yapılan zulmü lanetlediğini belirten yazar, Darwin'le beraber karşı görüşlerin güç kazandığını, evrim kuramının hayvan ve insanlar arasındaki uçurumun savunulmasını güçlendirdiğini ifade etmiş. ilk hayvan hakları hareketinin 19. yy da İngiltere'de ortaya çıktığının altını çizen yazar, 1960 ve 70'lerdeki medeni haklar hareketinin ırk ve cinsiyet ayrımcılığında artan muhalefetin diğer ayrımcılık türlerinin reddine giden yolu açtığını ifade etmiş. Bu sayede davranışçılar ekolünün ( kasaplar da denebilir ) entellektüel arenada puan kaybettiğini ve Peter Singer ve Donald Griffin gibi muhalif yazarların kitaplarının yayınlanmasının aktif eylemleri ateşlediğini belirtmiş.

Bir canlının ahlaksal haklara sahip olduğunu söylemek onun ahlaksal statüye sahip olduğunu söylemektir diyen yazar, tüm canlıları kapsayan bir eşit hak söyleminin saçma olduğunu ifade ediyor. Sezgiye sahip olmayanların olanlarla bir tutulamayacağı savını destekleyip farklı çıkar ve karakterlerin söz konusunu olduğunu vurguluyor. insanlar için otonomluğu saygı prensibi geçerlidir ama bunu hayvanlara uygulamak zordur ( rızası dışında tedavi amaçlı kediyi veterinere götürmek örneği ) diyen yazar, hayvanların acı çekmesinin insanların acı çekmesi kadar önemli olduğunu belirtmiş. Yakın akrabalarımızın ( bonobolar misalen) bize bu kadar benzerken " homo sapiens" türüne ait olmak özel bir ahlak statüsünü gerektirmiyor diyen yazar, toplumsal sözleşmelerin koşullarını anlayacak rasyonelliğe sahip olmayan insanların ( ciddi zeka geriliği örneğin ) ahlaksal statüden yoksun olması gerekir diye vurgulayarak prensipteki açığı gösteriyor.

Kişi ancak ahlaksal yükümlülüklere sahipse ahlaksal haklara sahip olabilir diyen görüşün aksine yazar bebeklerin ahlaksal uygulayıcı olmadığını ama eşit hak sahibi olduğunu göstererek prensibi yıkıyor. toplumsal bağlam hipotezine giren yazar, bu kuramın ırkçılığa ve türcülğe açık kapı bıraktığını inceden ima ederken, sürgülü cetvel modelini irdelemiş ( yaradılış merdiveni'nin daha bilimsel versiyonu ). acının doğasına ve evrim kuramından destek alarak gerekliliğine , nörofizyolojik benzerliklere giren yazar, bütün endişe engelleyici alt tabakları oluşturan benzodiyazepin reseptörlerinin çoğu omurgalı da var olduğu ( acı ve zevk duyuları var, inanılanın aksine )  hayvanların anılara sahip ve kendierinin farkında olduğunu ifade etmiş.hayvanet bahçeleri, hayvan deneyleri, sınai çiftlikleri örneklerle açıklayan yazar, protein alımındaki dengesizlik ve  ekonomik yetersizlik savlarına saldıran yazar, çoğu yerde Makyavellizm sorgusuna girmiş. Öneri ve alternatifler getirmeyi es geçemeyip kısa olsa da doyurucu bir inceleme kaleme almış.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder