11 Kasım 2013 Pazartesi

Kitleler Psikolojisi, Gustave Le Bon


Yazar, metnini Unutulmaz tarihi olayların insanların iç dünyasındaki görünmez değişikliklerin eseri olduğu belirterek açıyor. Bu durumun çok sık görülmemesinin nedeninin toplumun psikolojik yapısında bulunan köklü unsurların ağır basması olduğunu ifade ediyor. Kitlelerin çağına girdiğimizin altını çizen Le Bon, medeniyetlerin bugüne kadar küçük bir fikir aristokrasisi tarafından kurulduğunu ve idare edildiğini vurguluyor. Hiyerarşiyi ve vahşi elitizm savunusunu sağlıksız düzeylere çıkaran yazar, kitleleri toplumun yapısını çürüten mikroplara benzetmiş. Meşrutiyetin dayatmalarına özlem okunan kültürel geçmişe methiye kıvamındaki postulatlar sunan yazar, metninin büyük bölümünü Napolyon'un siyasi ve kültürel yeteneklerini yüceltmeye ayırmış.

 Kollektif bilinçaltı tarafından yöneilen kitlelerin bireysel bağlamda, zeka ve benliklerini yitirdiklerini savunan yazar, bir yerde "kovan zihni" tanılamış. Birbirlerinden ayrı binlerce kişinin şiddetli duyguların etkisiyle bir araya gelip bir kitle oluşturabileceğini, kitlelerin duygusal özelliklerinin temelde bireylerle aynı olduğunu belirtmiş. Tuz çözeltilerini ( tampon ) kitlelere benzeten yazar, Herbert Spencer'ı yermiş. Freud ve Jung'un fikir babası olduğu açıkça ortada olan yazar, "ırka" ait düşüncelerin ( substratum ) genetik yolla aktarıldığını ( Lamarck'ın deneyimlerin genlerle aktarılabileceğini yönündeki kuramına atıf ) "ata ırka" ait görüşleri ( residus ) insanın içinde taşıdığını savunmuş. Kültürün etkisini tamamen yadsıyan yazar, kitlelerin vasatlığı temsil ettiğini; bireylerin, kitle içindeyken içgüdülerini frenleyemediğini , bir düşünsel bulaşmayla ( contagion ) duygulanımda hızla sebebiyet verdiğini belirtmiş.

Hipnotizmada meydana gelen bireysellik kaybını, kitlenin psikolojisi olarak betimlemiş. Konformizmi tanımlayan yazar, kitlelerin hareketlerinin önceden belirlenemeyeceğini, duyguların her zaman aşırı olduğunu, isteklerini çılgınca bir vecd haliyle elde etmeyi arzu eden kitlelerin isteklerini uzun süre koruyamadıklarını ifade etmiş. Kitle içinde bulunan bireyde "imkansızlık" duygusunun silindiğini, şovenist ve seksist çıkarımlarıyla kitlelerin "tıpkı kadınlar " gibi etkilenmeye açık olduğunu söylemiş. tarih kitaplarının yalancı şahitliklere ve kuruntulara dayandığını ifade edip kitlelerin hayalleriyle düşündüğünü ifade etmiş. Ezberci eğitimi eleştiren ve usta- çırak ilişkisine vurgu yapan yazar, çağdan çağa değişen kitleleri etkileyen kelimeleri irdelemiş. Geçmişten kalma bir çok kuruma yeni kelimeler giydirerek hayal gücündeki kötü tesirleri olan kelimelerin yerine yenisini getirdiklerini ifade edip, toplumun çeşitli tabakları görünürde aynı kelimeleri kullandıklarını ancak konuştukları lisanın aynı olmadığını belirtmiş.



Sosyalizm yergisine geniş yer ayıran yazar, kitleleri hayallere çekmeye başaranların onlara hakim olacağını, kitlelerin hayallerini yıkanların ise onların kurbanı olacaklarını ifade etmiş. Önderin, başlangıçta sonradan havarisi olacağı fikir tarafından hipnotize dilmiş kişi olduğunu, kitle halinde bulunan bireylerin bütün iradelerini yitirdikleri için içgüdüsel olarak iradesi sağlam olana döneceklerini savunmuş. Kitlelerin esirliğe ihtiyaç duyduğunu iddai eden, toplu histeri ile kişilik bozukluklarını karıştıran yazar, açıklamalarının temelsiz kaldığı yerlerde totolojilerden medet ummuş. Piramid benzetmesi ve hiyerarşiye açıkça methiye düzen yazar, toplumsal konular karşısından tüm cehaletlerin denk halde geldiklerini iddia etmiş. Tam oturmayan öznel görüşlerin geçmişe dönük bir özlem ve elitizm savunusuyla yoğrulduğu metin, temel eserlerden olmasına rağmen çok ciddi eksiklikler taşıyor. Konuyla ilgili kişileri dahi soğutacak eski Türkçe'ye dayalı çeviri kimi yerlerde zayıf kalabiliyor. Başka incelemelerde görüşmek üzere.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder