9 Mart 2014 Pazar

Embriyogenesis, Özlem Ada


Çok uzak bir gelecekte geçen 2 farklı öyküsünü Descartesçi bir tahakküm içeren arka planda varoluşçu imalarla açmış. Deterministik ifadelerin de yer aldığı kurgusunda Heisenberg'in Belirsizlik Kuramı na atıfta bulunan yazar, aralarda lirik bir dil kullanmaya gayret etmiş. Materyalizm ve açgözlülüğü eleştiren yazar, Nietzsche'ye atıfta bulunmuş. Tıbbi iktidar eleştirisine girip akıl rahatsızlığı, özgürlük ve konformizm karşıtı ifadeler arasında bağlantılar kurmuş.

Aile gibi kavramların artık mevcut olmadığı gelecekte sevgi ve diğer insani değerlerin yeri bulunmamakta. Tamamen objektif yargılamanın bulunduğu gelecekte yargıçlar birer bilgisayar. Zayıf tasvirler ve özgür iradeyi, bireyciliği savunan yazar kurgu oyunu yapmak adına toplumculuğu destekleyip akışı sekteye uğratmış ve kurduğu kurgunun temellerini yıkmış. Çoğu ifadesinde düalist önermeler kullanan yazar, ilk öyküsünde " Makinelerin yükselişi" temasını işlemiş.



2. öyküsünde soğuk duygulardan ari ve steril bir gelecek dizayn eden yazar, çocuk doğurma hakkını sadece genetiği ile oynanmamış "gerçek insanlara" atfetmiş. Gerçek insanlara, kristal soy yakıştırması yapılıyor ve elit bir kesmi oluştururyorlar. Güneş enerjisinin tek enerji kaynağı olduğu optimist görüşlerin yanında yazar sosyal kıstasları tersine döndürmüş; herkes torna tezgahından çıkma benzerlikte çekiciliğe sahip olduğu için çirkinlik bir çekicilik ölçütü haline gelmiş. Genlere zeka atfeden ve metafiziğe giren yazar, Lamarck'ın önermeleri ile süslediği kurgusunu Descartes gerçek olan bir rüyasına çevirmiş: Tamamen inorganik insanları yaratabilen Tanrı rolündeki bilim adamlarının bulunduğu kurgu teknoloji karşıtı imalar içeriyor. Türk bilim kurgusuna özel bir ilgi duymayan okurları ilgilendirecek bir yanı bulunmamakta. başka incelemelerde görüşmek üzere.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder