7 Şubat 2013 Perşembe
Blade Runner İnceleme
Sene 2019, Los Angeles. Kolonilerden sahiplerini öldürüp kaçan Nexus - 6 model androidleri avlamak için Rick Deckard ayrıldığı avcılık işine geri dönmek zorunda bırakılır. Deckard'ın avlaması gereken 4 android bulunmaktadır. Bu yaşam taklitlerinden birine aşık olduğunda Deckard'ın bildiği şeyleri sorgulaması gerekecektir.
Karanlık bir gelecek, sokaklar pis ve tıkış tıkış, devasa reklam ve billboardların neon ışıkları hoş bir tezat yaratıyor. Atmosfer cyberpunk. Androidler Voight-Kamf testi ile ayırt ediliyorlar, çünkü insanlar gibi duygusal tepki verme kabiliyetleri yok, bu onları tehlikeli yapıyor. Ancak onları üreten şirket, yapay hafızalar ve geçmişleri implantlarına kodlayarak, kendilerinin yapay olduğu gerçeğine ulaşmalarını engelleyen bir hata önleme mekanizması geliştirmiş. Ancak bu bile yeterli olmuyor... bir android olduğunu öğrenen Rachael'in gözünden süzülen yaş, izleyene bir ton tuğla gibi vuruyor.
Efektler zamnına göre son derece başarılı ancak bugünün izleyicisini tatmin etmekten uzak. Harrison Ford'un oyunculuğu dengesiz, kimi sahnelerde çok güçlü bir oyunculuk sergilerken bazı yerlerde performansı çok düşüyor. Rachael rolündeki Sean Young ise tüm duygusal öğelerin toplandığı karakter olarak insanlık sorgusu nun ağırlığını taşıyabilmiş.
Ancak senaryonun orijinal eserle sadece benzerlikleri var. Esere aşina olan kişiler için ciddi bir hayal kırıklığı. özellikle filmin sonlarındaki yüzleşme sahneleri fazlasıyla abartılmış. Müzikler, uzak doğu hissi veren bir tınıda olduğu için "Yüksek Şatodaki Adam"ın filmine daha iyi otururmuş hissi veriyor. Atmosferin karanlık olması güzel bir detay ama Güneş'in hala göründüğü bir gelecek değildi ustanın yazınında : Bu çok ciddi bir hata. Ayrıca tüm hayvanların soyunun tükendiği bir gelecekte bol bol fare ve güvercin olması ima yüklemek adına kullanılmış olsalarda önemli bir hata. Senaryo, senaristin vermek istediği mesajı tam oturtamadığı izlenimi uyanmasına yol açabilir. Mercer ve Buster gibi önemli figürlerin eksikliği hissediliyor. Yaşamını android avlayarak geçiren bir adamın bir androide aşık olması motifi daha ciddi işlenebilirdi.
En son avlanan androidlerin özellikle insanlıktan uzaklaştırılması ( beyaz saçlar, abartılı ve manasız makyaj vs.. ) mesaj kaygısından ileri gelmiş gibi geldi bana. Sanki tüm kötü canlıları görünüşlerinden tanıyabilirmişiz gibi izleyene kolaylık tanımaya çalışmışlar. Rachael ve Pris'in giyim tarzları arasındaki farklara bakarak bile çok sayıda Freudyen ima bulunabilir: Biri Viktoryen bir baskılanmışlık unsuru diğeri ise... vamp bir kadın figürü... Eserle arasındaki farkları bir kenara bırakıp incelediğim zaman, belli yerlerde kolaya kaçmış bir film olduğu izleniminden kurtulamadım. Paranoyak bir atmosfere ihtiyaç duyduğu halde burada eksik kalmış. Durağan havası, av ve kovalamaca motiflerini işleyen bir filmde çok gereksiz bir seçim. Ortalamanın üzerine zor çıkan bir bilim kurgu olmuş ne yazık ki. Başka incelemelerde görüşmek üzere.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder