25 Şubat 2013 Pazartesi

Kral Fare, China Mieville




Saul, sarhoş halde evine evine döner, son günlerde anlaşamadığı babasıyla karşılaşmamak için odasına çekilir ve sızar. Sabah polisler tarafından apar topar götürüldüğünde, tutuklanıp babasını öldürmekle itham edildiğinde tüm dünyası tepesine çöker. Ancak leş kokulu hücresinin kapısını açan ona özgürlük ve bir krallık vaad eden gizemli yabancı tüm gerçekliği algılayış biçimini değiştirecektir. Kral fare, krallığını geri almak niyetindedir ve eğitmesi gereken küçük bir fareciği vardır artık. Böylece Saul, Londra'nın gerçek yeraltı dünyasına girer...

Yazar, güçlü ve akılda kalıcı tasvirleriyle yabancılaşan bir aileyi, katılaşmış bir baba- oğul ilişkisini alıp karanlık bir intikam fantezisi kurgulamış. Freudyen göndermeler ve Jung'a dokunan imgeler arasında Lenin'e atıf da bulunmakta. Hikaye, Kavalcı'nın totem varlıkları olan Anansi, Hornebom ve Kral Fare'yi kastra edip hükümlerini sona erdirmesinin intikamı üzerine kurgulanmış. Totem varlıkları ve avcılarının kendi aralarında yarattığı mistik bir ekosistem var ve Saul, bir melez olduğu için 2 dünyaya da ait değil. O ne fare, ne de insan. Esasında yazar, Fareli Köyün Kavalcısı masalını, karanlık ve pis Londra arka planında tersten anlatmış okuruna. Kavalcı karakteri, hırs, açgözlülük, kayıtsızlık ve oral fiksasyona bağlanan tüketim güdüsünün, doğaya tahakkümün vücut bulmuş hali. Kısacası, modern çağa dair eleştirilebilecek tüm olgular bu karaktere toplanmış.

Yazar, kurgusunda emperyalizm eleştirisine, karşı kültür savunusuna varan yüceltmelere, bireyselcilik savunusuna, kayıtsızlık eleştirilerine yer vermiş. Hayvan ve insan arasındaki gidiş gelişler aynı zamanda, ilkel ve modern ( doğal / yapay ) arasındaki dönüşümlü ilişkiye güçlü vurgular yapıyor. Totem varlıklarının doğanın kendisini, pisliği, çamuru ve günümüzde kabul edilmeyen şeyleri simgelemesi aynı zamanda doğa üzerindeki tahakküm eleştirisi olarak da alınabilir. Kavalcının müziği yerine konulabilecek çok fazla sayıda simge var; isterseniz para deyin, saygınlık veya trend olma gibi konformist olgular güçlü bir tiksinti nesnesi olarak karşımıza çıkıyor. Vahşi ve çılgın bir karşı - masal bu eser.

Sürükleyici yapısı, çoğu yerde samimi dili, güçlü çıkarımları büyük artıları. Totem varlıkları gibi tanıdık ve sık kullanılan kurgu öğeleri bulundurmasına rağmen taze fikir ve açılarla dolu yepyeni bir eser olduğunu hissini veriyor. Karakterleri çok boyutlu ve yeraltı Londra'sının coğrafyasına aşina olan yazarın mekan tasvirleri özellikle göz alıyor. Son derece başarılı bir eser. Rahatlıkla önerir, keyifli okumalar dilerim. Başka incelemelerde görüşmek üzere.

Kişisel notum: Gaiman'ın Yokyer'i kadar güçlü, o eseri beğenen veya bu yazarın başka bir kitabını okumuş herkesin keyif alacağını düşünüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder