23 Kasım 2012 Cuma

Aksın Gözyaşlarım Dedi Polis, Philip K. Dick




Jason Taverner, ünlü bir şarkıcı ve Tv şovu sunucusudur. 30 milyon insanın hayran olduğu bir fenomen, aynı zamanda  elitist bir genetik mühendisliği ürünüdür. "Altılar" diye bilinen bu üstün insanlardan olan Taverner'in dokunulmazlığı eski flörtlerinden birinin intikam almasıyla kalkar. Başka bir gerçekliğe uyanan şovmen gene aynı polis devletindedir, zaman kayması da yoktur... Amam kimliksizdir, hiç doğmamış hiç işlenmemiştir. Artık dokunulmaz değildir, ünlü değildir. O hiç kimsedir, artık sıradandır: Herhangi bir muhbirin polislere satacağı isimsiz bir kanun kaçağı...Kendi gerçekliğine,ününe ve hayatına kavuşabilecek midir?

Ustanın kurduğu dünyada ırkçı, baskıcı bir düzen hüküm sürmektedir. Öğrenci ve öğretmenler üniversitelerde karantina altına alınmış, bodrumlarda kurdukları kibubtz'larda hayatta kalmaya çalışmaktadırlar. Polis devleti temellerini bürokrasiyle sağlamlaştırmış, medya desteğiyle güçlendirmiş ve mahremiyete her an tecavüzle perçinlemiştir. Burası öyle bir dünya ki, kimliksiz olmak zorunlu-işçi-kamplarına tek seferlik bilet anlamına geliyor. Paranoyak ve güven yoksunu ortam, muhbir kaynayan sokaklarla pekişiyor. Benjamin Franklin göndermesiyle pekiştirilen tersine bir toplum mühendisliğinin ürünü olan bu dünya, dehşet verici bir distopya.

Ana karakter, hedonist, bencil, ırkçı, hırslı ve sadakatsiz bir adam. Spot ışıklarının altına dönmek dışında bir gayesi yok. Bu herkesin birbirini kullandığı dünyada o sıradan bir adam, herkes gibi kullanıyor ve kullanılıyor. Elitizmi ve şöhret imalarını bu karakter üzerinden eleştiren yazar, polisleri, "sistemin koruyucularını" da boş bırakmıyor. Takım elbiseli avcı-katiller değil onlar, her insan gibi günah ve sırları var...Polisler bile bilinçaltlarında sistemi desteklemiyorlar. Nostaljik hobilere sahip olan karakterler, geçmişe özlemin elit kimselerin tekelinde olduğu çıkarımıyla desteklenirken sisteme karşı duruş iması da taşıyor. Polislerde medyayı ustaca kullanıyorlar; aslında kaçan da kovalayan da şov dünyasına ait. Her iktidarın ıslak rüyası olan "ölüm-şalterleri" ( kill-switch) 'e sahip olan polislerden kaçış yok burada.

Dünyanın dayattığı yalnızlık ve güvensizliğe kalkan olsun diye üretilen küçük telepat oyuncaklar, çoğu zaman insanlardan daha dürüstler. Tıp tarihinin en ilginç vakalarına el atmaya devam eden yazar, nörofizyolojik bozukluğu, psikoz ve nevrozları yetkin bir şekilde kullanmış. Kaçan ve koyavlayan arasındaki dansı güzel aktaran yazar, geçişleri düalist bir dengede vermiş okurlara. Empati ve sempati gibi kavramları bulundurmayan karaktere, bu kavramlara en uzak kişiler yardım etmeye çalışıyor ( tıbbi iktidar olarak aldım yergiyi ) Sübyancılık, homoseksüellik, ensest, psikozlar, sanal seks, cinsel esaret gibi çok cesur motifler ören usta, çok güzel bir esrar halüsinasyon senkronu kurgulamış. Freudyen sürçmeleri kıvrak kullanmış ve kelime oyunlarıyla oyulmuş zekice bir kara mizah katmış kitabına.Karakterlerini samimi ve yersiz itiraflarla detaylandırmış, çok güçlü tasvir, çıkarım ve fikirlerle pekiştirmiş.

Ustanın en güçlü eserlerinden biri olan bu kitabı türün ve yazarın tüm hayranlarına, ve yeni şeyler okumak isteyen herkese gönül rahatlığıyla öneriyorum. keyifli okumalar dilerim. Başka incelemelerde görüşmek üzere..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder