13 Kasım 2012 Salı

İn Time



Yakın gelecekte genetik mühendisliği sonsuz gençliği keşfetmiştir. İnsanlar 25 yaşına gelince biyolojik saatleri donmaktadır... Ölümlerine geri sayım başlar bu noktadan itibaren. Herkesin 1 yılı vardır yaşayacak. Zamanın para demek olduğu ( kelimenin tam anlamıyla ) bir gelecekte zengin insanlar ölümsüzlüğü keşfetmişken fakirler bir otobüs biletine yetecek zamanları olmadığı için ölüp gitmektedirler. Will Salas, intihara meyilli bir zengine yardım eder, kurtardığı adam da ona : Artık yaşayacak yüzyılı vardır...


 

Zenginlerin dünyasına adım atan Will, sistemden kaçamaz. Fakir olan hep fakir kalmak zorundadır. Ayrımcılık ve sosyal kontrole takılan Will, çareyi poker partisinden rehine alarak kaçmakta bulur. Slyvia, şımarık bir zengin kızıdır. Günü gününe yaşamayı merak eden bu güzel ölümsüz Will'e ve fakirlerin yaşam tarzına aşık olacak, sisteme birlikte saldıracaklardır. Birlikte postmodern  "Bonnie & Clyde" olacaklar ve sistemin koruyucularının öfkesini enselerinde hissedeceklerdir. Robin Hood'a göndermeler içerecek hareketlerde bulunacaklar: Ünlü hırsız çiftin aksine çalmak yerine zaman ve hayat dağıtacaklardır. Çalınmış olan şeyleri çalmak hırsızlık mıdır ki? Verdikleri şey sadece para birimi değil umuttur... Tüm fakirlere umut verirler.

  

Filmin temposu yüksek ve zaman karşı yarış motifini, koşu gibi fiziksel zorlanma içeren eylemlerle destekliyorlar. Sürekli kaçıyor, zamanı sürekli kovalıyor, günü gününe yaşıyorlar...
Ölümlülük ve seçim hakkı gibi kavramlar üzerinde çok basit duran film, zamanın önemini aktarmak isterken hızlı temposuna takılıyor. Toplumsal eleştirileri son derece sığ kaçmış olan kurgu futurist bir arkaplana ihtiyaç duyuyor. Yaşayacakları süre insanların kollarında yazıyor ancak ne futurist bir abartı ne de nostaljik bir fon kullanmıyor. Arka fonu destekleyecek fikir ve imalardan yoksun olduğu için yalın kaçmaktan kurtulamıyor.

  

Kurguladıkları teknolojinin getirileri üzerinde düşünmemişler açıkça: Herkes 25 yaşında. Kim kimin annesi? Kim torunu? Kim daha yaşlı? Yaş farkının önemi var mı? Emeklilik söz konusu mu? Sonsuza dek çalışmayı kim ister yapabilse bile? Aynı zamanda sosyolojik getiriler de eksik kalmış. Bu düzeyde bir genetik mühendisliği tüm genetik kökenli hastalıkları ( Huntington Korea, Down Sendromu vs... ) yok edecektir, buna bir gönderme olmalıydı. Aynı zamanda yaşlanmamanın getirdiği donukluğu zengin toplumuna daha yoğun verebilirlerdi. Hareket etmekten çekinen, kendi gölgesinde bile korkan bu üstün kast; abartı makyaj, kıyafet gibi ölümcül sonuçları olmayacak sosyal statü simgelerine zaman harcayabilirdi. Sadece kolundaki zamanı göstermek bile yeterli gelse de bu yaratılan toplum için, insan doğasının açgözlülüğü ve gösterişçi yapısı eksik. Yaşlarının getirdiği tecrübe ve saygıyı göremeyen insanların bunu bir yerden elde etmeleri gerekliydi. Belki estetik operasyonlarla yaşlandırma veya kırışık ekleme veya yaşanan seneyle beraber artan dövme tarzı sayaçlar... Bunlar gibi detayların eksikliği filmin her yerinde görülebilir. Fazla yüzeysel kaçmış ne yazık ki...

 

Oyunculuk kalitesi ne yazık ki yüksek değil. Kimse Justin Timberlake'e bunun klip olmadığını söylememiş anlaşılan. Amanda Seyfried, şımarık zengin kızı olarak göz doldursada tüm filme yetemiyor. Cillian Murphy, sistemin koruyucusu "Zamantutucu" olarak hepsinden güçlü bir performans sergiliyor. Yüksek temposuyla izlenmeye devam etse de tatmin etmekten uzak bir bilim kurgu. Ancak beklentisiz izlenirse belki zaman geçirtir. Başka incelemelerde görüşmek üzere.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder