10 Kasım 2012 Cumartesi

Road




Cormac McCarthy' nin 2 saygın ödüle sahip romanından beyaz perdeye uyarlanan film, kıyamet sonrasında bir babanın oğlunu güvenliğe ulaştırma çabasını anlatıyor.



Tarih belirtilmiyor, kıyametin ne şekilde geldiği de... Zaten tüm yaşam yavaşça ölüp giderken bunların da pek anlamı yok. Film boyunca Güneş'i hiç görmüyoruz. Gri, kahverengi, lacivert ve siyahın doygun kullanımı filmin hüzünlü havasını aktarmasını destekliyor.Kıyamet sonrası manzara ve harabeler detaylı ve incelikli verilmiş.Burası öyle bir dünya ki artık babalar oğullarına nasıl intihar edeceklerini öğretmek zorundalar.

 

Kıyamet gene insanın içindeki tüm irini, pisliği ortalığa saçmış... Hırsızlar, tecavüzcüler, katil ve yamyamlar kol geziyor. Burası çocuk yetiştirmeye uygun bir yer değil. Anne sıkça babanın safdil umutlarını ve hayatta kalma azmini yerip çocuklarını öldürme ve intiharlarının tartışmasını yapıyor. Kişisel geçmişe dair bu bilgiler anksiyete rüyaları aracılığıyla aktarılmakta. Bu dünyada yaşam yok... İnsanın tüm sözde erdemleri kuruyup ölmüş ağaçlar gibi bir bir devriliyor. Anne bir gece soğuk karanlığa yürüyüp gözden yittiğinde, adam çocuğunu güvenli bir yere götürmesi gerektiğini anlıyor: Çocuğuna hem anne hem baba olmanın zorluğu, onu bu vahşi dünyada yetiştirmenin güçlüğü hep onun üzerinde.

 

Adlarını hiç öğrenmediğimiz bu baba ve oğul farklı kavramları simgeliyorlar. Çocuk masumiyet, iyi yürekli olmak ve pozitif değerleri temsil ederken, baba ise güvensizlik, temkinli olma, azim kavramlarını bünyesinde topluyor. Babasının karşılaştıkları diğer hayatta kalanlara karşı olan davranışları , çocuğun onun vicdanı olması gerektiği çıkarımını yaptırıyor. Herkesin yardıma ihtiyacı var. Hepsine yardım etmek mümkün mü? Yalnızlık, soğuk, açlık ve dehşet verici ölümlerin korkusuyla sınanan baba ve oğul arada küçük keyifli molalar da veriyorlar. Tüm olumlu şeyler henüz ölmemiş...İyi- kötü, doğru-yanlış sorguları biraz kısa kalsa da kurguya dahiller. Tanrı sorgusunu da es geçmemişler.

 

Diyaloglar çok az filmin genelinde. Makyajlar çok başarılı, dünya kirli karakterler kirli... Bu detaylara özen göstermişler. Aç olduğu belirtilen karakterler gölde yıkanırken gerçekten sıska ve hastalıklı olduklarını görebiliyorsunuz. Filmin geneline  yayılan bir güvensizlik ve zaman karşı yarış hissi çoğu zaman diken üstünde tutuyor. Bir sonraki tehdit nereden gelecek bilmek mümkün değil.

 

Viggo Mortensen iyi bir oyuncu olduğunu gene kanıtlıyor ve "en iyi oyuncu" 2. ödülünü alıyor. Filmin diğer ödülü ise "en iyi sinematografi". 15 adaylığı olduğunu da belirteyim. Geneli durağan olan ve hayatta kalmaya odaklanan film, her izleyiciye hitap edecek bir film değil. Ancak kıyamet sonrası konseptini sevenler kendilerini yuvalarında hissedecekler. Kimse gücenmesin "Book of Eli"'dan kat be kat iyi bir film bu. Keyifli seyirler dilerim. Başka incelemelerde görüşmek üzere.

1 yorum: